22 Aralık 2009 Salı

Büyük Olmak



Bu aralar epey büyüdüğümü hissettiriyorum herkese. Hareketlerim, minik minik yürümelerim, bazı kelimeleri söylemeye çalışmam, çevremdekilere hep "dila ne kadar da büyüdü" dedirtiyor.
Bunların üzerine bir de toka da takıyorum artık. İyice genç kız oldum yani :)

16 Aralık 2009 Çarşamba

14 Aralık 2009 Pazartesi

Şekiller ve Renkler


Bir süre önce annem bana bu oyuncağı almıştı. Minik küpler, üçgenler ve daireleri bu kutunun içine atmam gerekiyordu. Sanırım annemler o zamanlar benim bu oyuncağın sırrını çözemeyeceğimi düşünüyorlardı. Ama bugün gördüler ki ben artık uygun şekli uygun boşluktan aşağı, oyuncağın taa içine kadar atabiliyorum. Atıp bir de üzerindeki deliklerden içeriye bakıyorum. Çok heyecanlı çookk...

Bu Bilgisayar Benim Dedim Size


Of Ya! Her Yer Barikat

6 Aralık 2009 Pazar

Film Karesi Gibi

Fotoğrafımı gören annem bana "Recep İvedik Dila" diyor. Ardından da hemen bir "tövbe tövbe" ekliyor. Henüz tam yapamasam da öpücüğü öğrendim. Bana "öpücük, hani öpücük" derseniz ağzımı hemen öpmek istediğim yere, kişiye bu şekilde dayıyorum. Bugün de arabayı öpmek istedim :)

Balık Ekmek Serüveni







Çok güzelmiş ya! Afiyet olsun bana!



3 Aralık 2009 Perşembe

10. Ayım Kutlu Olsun

Artık tam 10 aylık bir prensesim. Eskiye göre birçok şeyi yapabiliyorum. Ama becerebildiğim ve etrafımdakileri keyiflendiren en önemli hareketlerim şunlar: "Bay-bay", "tel sarar dila tel sarar", "gel annesi gel" aktivitelerini bilinçli bir şekilde yapabiliyorum. Bir de bana "dilan, yan bak kızım!" dendiğinde hemen başımı yana eğip karşımdakilere gülümsüyorum. Bunların dışında bazen ellerimi bırakarak birkaç adım da atabiliyorum. Büyüyorum ve beni sevenleri eğlendiriyorum, onlar mutlu oldukça ben daha da coşuyorum. Sizi seviyorum!

16 Kasım 2009 Pazartesi

Amcamın Ziyareti

Geçtiğimiz hafta amcam beni ziyaret için Denizli'den İstanbul'a geldi. Doğduğumdan beri hiç görmemişti beni. İlk karşılaştığımızda kendisini biraz yabancılamış olsam da kısa sürede hemen kanım kaynadı. Amcamla oynadık, yemekler yedik, benim yıkanmama yardımcı oldu. Bana saz çaldı ben de yine oynadım. Beni çok hareketli ve sağlıklı bulduğunu söyledi. Bir sürü fotoğrafımı ve de video görüntülerimi çekti. Ama bizde sadece iki güncük kaldı. O kadar uzak yollardan benim için iki günlüğüne geldi. Bir sürü emek ve yorgunluk. Sanırım beni çok seviyor. Ben de onu çok seviyorum. Görüşmek üzere amcacığım...

7 Kasım 2009 Cumartesi

Sevimli Misafirimiz İrem


Bugün annemin arkadaşı Aylin Teyze ve kızı İrem bizdelerdi. Beni görmeye geldiler. Bu ziyaretten annem de ben de çok mutlu olduk. Hem evimiz için, hem de benim için hediyeler getirmişler. Çok teşekkür ediyoruz kendilerine. Özellikle bana getirdikleri topları çok sevdim. Kulağıma yaklaştırıp yaklaştırıp elimle seslerini dinlemek için salladıkça salladım topları. Şıkır şıkır sesleri var. Tam bana göre bir hediye yani. Kulakla dinleme faslından sonra da bir güzel ısırdım hepsini. İrem bana toplarla nasıl oynamam gerektiğini öğretmeye çalıştı. Aylin teyzem de bize eşlik etti. İremle beraber, sarıldık, kucaklaştık, yerlerde yuvarlandık... Çok keyif aldım çok. Ben bir süredir desteksiz ayakta durmaya başladım. Bazen ellerimi neredeyse 10-15 saniye bile bıraktığım oluyor. Bugün de bunu yapınca Aylin teyzemin de çok hoşuna gitti. Bundan sonrası artık adım atmammış, öyle dedi. Biran önce büyüyüp ben de İremlere gitmek istiyorum. Zaman çabuk geçsin, çabuk...

Dila Kebapçıda


Dün yani Cuma annem izinliydi. Anneannemle birlikte beni doktora götürdü. Kan sayımı için kan verdim. Ardından eve dönerken hep birlikte köşebaşındaki kebapçıya gittik. Orada keyifli keyifli otururken bir yandan da anneannemin bana verdiği kebapları mideye indiriyordum. Nasıl mı? İşte böyle :)

2 Kasım 2009 Pazartesi

Kışa Hazırlık


Bu Pazar annemle birlikte kışa hazırlık yaptık. Yazlık giysileri kaldırdık, kışlıkları çıkardık. Kazaklar, hırkalar, özellikle de atkılar ve şapkalar... İçlerinden beğendiklerimi de denedim. İşte bir tanesi :)

1 Kasım 2009 Pazar

Ehliyetsiz Araba Kullanmak Suç Mudur?




Ne mi Yapıyorum? Dans Ediyorum :)

Dokuzuncu ayımı bitirdiğim şu günlerde, sizlere yeni bir haber vermek istiyorum. Artık müzik duyduğumda dans ediyorum. Şimdilik danstan kastım dizlerimi bükürek, yukarı aşağı eğilmek...
Ritm duygumun süper olduğunu söylüyor ailem. Dinlediğim ne olursa olsun, oynarken kesinlikle ritme uyuyorum :)

Hava Ayaz mı Ayaz, Ellerimde Bayraklar...


Cumartesi günü ne kadar soğuktu değil mi? Bütün gün evde hapis olacağımı zannediyordum. Ama öyle olmadı. Ertesi gün müdürlük sınavına girecek olan babamın, sınava gireceği okulu görmek için sarındık sarmalandık düştük yollara. Arabada ilk kez 29 Ekim'den kalan bayraklarla tanıştım. Çok dikkatimi çektiler. Belki de bu yüzden, arabanın içinde asla anakucağında oturmayan ben, uslu uslu anakucağında oturup bayrakları inceledim. Heşey çok güzeldi. Bir de yola çıktığımızın 20. dakikasında arabamız E5'in tam ortasında bozulmasaydı ve de annemle biz babamı arabanın başında bırakıp taksi ile eve dönmeseydik daha da güzel olacaktı. Bunları okurken dışarıdaki fırtına ve rüzgarı gözünüzün önüne getirin lütfen :)

27 Ekim 2009 Salı

HASAL Buluşması



Cumartesi günü annemin ortaokul ve liseden sınıf arkadaşları bizdelerdi. Yasemin, Özerk, Tuğba teyzeler ve de Tuğba teyzenin kızı Nehir abla...

Misafirlerimiz beni çok sevdiler. İlk başta onlara karşı biraz yabancılık çektim. Beni kucaklarına alınca ağladım, sanırım annem beni onlara bırakacak ve gidecek zannettim. Ama sonradan kanım kaynadı. Özellikle günün sonuna doğru Yasemin teyze'min kucağına doğru gitmek için atılımlarda bulundum. Kendisiyle birebir çektirdiğim fotoğraflardan da anlayabilirsiniz bunu. Hep birlikte güzel güzel kahvaltı ettik. Nehir abla ile ben oyunlar oynadık. Zavallı ayı BOBO'nun sırtına bindik, zıp zıp zıpladık. Annem Yasemin teyzeye çocuk sahibi olmak konusundaki fikirlerini anlattı da anlattı. Belki yarın birgün bebişi olabilir, hazırlık olsun diye... Eğer bir kardeşim olursa ne güzel olur? O da bize gelir, birlikte oynarız...

22 Ekim 2009 Perşembe

Benden Bıkma :)

Annemden:
-Canım bebeğim! Bu akşam seni yatırırken, binbir türlü düşünce geçti aklımdan. Ama hepsinin ortak noktası nasıl yaparım da seni mutlu edebilirim üzerineydi. Yeni doğan döneminden beri akşamları seni uyutmak benim için en büyük zevklerden biri. Akşamları birlikte uzanıyoruz yatağa ve ben sana ninniler, türküler söylüyorum. İlk zamanlarda henüz dönmeyi bilmediğin için yavaş yavaş gözlerimin içine bakarak dalardın uykuya, bir elin mutlaka ya yüzümde ya da elimin içinde olurdu. O zamanlarda bir kanepeye sığardık birlikte. İşin güzel yanı sadece geceleri değil, gündüzleri de bu şekilde bana dokunarak uykuya dalabilirdin. Sonra ne mi oldu? Büyüdün. Etrafa olan ilgin arttıkça seni gündüzleri bu şekilde uyutmak artık imkansız oldu. Şu an iyice uykunun gelmesini bekliyoruz ve de azıcık kolumuza yatırınca hemen dalıyorsun uykuya. Ama akşamlarımız hala eskisi gibi. Hala ana-kız olarak kaybetmedik bu keyfi. Genellikle saat 20:45 gibi beslenmen, altının temizlenmesi gibi işlemlerini bitiriyor, pijamalarını giydiriyorum. Lavaboya gidip ellerini ve dişlerini yıkıyorum. Ardından babaya iyi geceler diyorsun ve birlikte tüm ışıkları söndürüp bizim karyolaya uzanıyoruz. Aslında burada bile bile hatalı davranıyorum. Seni bir şekilde yatağında yatırmalıyım. Bunu deneyince başarılı da oluyorum aslında. Biraz mızırdanarak da olsa ben, sen uyuyana kadar başında beklediğim sürece sorunsuzca yatıyorsun. Yatağın içinde başını bir oraya bir buraya dayayarak dalıyorsun uykuya. Ancak seni yatağında değil de karyolada yatırmamın önemli bir nedeni var kızım. Nefesini, minicik ellerini hissetmekten vazgeçemiyorum. Sen de bunun farkındasın sanırım ki kocaman yatakta başını yaslayacak bir sürü yer varken, ille gelip benim vücudumun biryerine dayıyorsun. Ya koluma, ya gövdeme, ya dizlerime. Yatakta dolanıp dolanıp kafayı küt diye atıyorsun vücuduma. En başından beri uykun gelince bu hareketi yapmayı seviyorsun zaten.
Belki de bu şekilde bensiz uyumaya alışamıyorsun. Belki bu nedenle geceleri arada uyanıyorsun. Ben açlıktan uyandığını sanıp seni beslemeye çalışıyorum. Sen genelde çok az bir süt içiyorsun. Genelde yarım bırakıyorsun ve kendini kollarıma bırakıveriyorsun. Tabi aynı şeyi babana da yapıyorsun. Haksızlık etmeyelim, geceleri ağlamanda ilk nöbet babanda. Ben genelde sabaha doğru olan 2. uyanmanda kalkıyorum. Buradan seninle sadece ben ilgileniyormuşum gibi bir fikir çıkmasın.
Seni yalnız yatmaya alıştırmış olsam belki de gecelerimiz daha rahat geçecek, hiç uyanmayacaksın. Yatağında biran yokluğumu hissedip o nedenle ağlamaya başladığını düşünüyorum.
İşte seni her gece yatırırken içimde binbir soru beliriyor. "Birlikte mi yatsak, yatağına mı yatırsam?" diye içim içimi yiyor. Ama yine birlikte sarılarak uyumak kazanıyor. Bu gece sen yine başını kollarıma dayamışken aklıma şu geldi. Anneleri olmayan bebekler ne yaparlar ki? Kime sarılır, kime dokunur bu minicik bedenler. Sizler için ne kadar büyük ihtiyaç halbuki. İlk defa hayatta olmamın ne kadar önemli olduğunu hissettim o anda . Sırf senin yanında olabilmek için sağlıklı olmam gerektiğini, yaşamam gerektiğini düşündüm. Aslında görüntü itibarı ile sen bensiz yatamıyor görünüyorsun ama aslında ben sensiz yatamıyorum sanırım.
Hayatım boyunca insanlarla çok fazla ten temasında bulunmaktan hoşlanmadım. Küçük bir çocukken bile hep yalnız yatmayı severdim. Bazen tatillerde kuzenlerle, arkadaşlarla ya da anneannemle yatardım. Ama hiçkimse ile sarmaş dolaş olmayı sevmezdim. Bazı insanlar bunu sever ama bu hiç bana göre değildir. Bir keresinde, üniversitedeyken Eray teyzen ile Lüleburgaz'da aynı çekyatta 9 gün birlikte uyumuştuk. Nasıl uyuduğuma o da şahittir. Ancak bu kural senin için bozuldu birtek. Şimdi Dila ile uyusam da bana sarılsa diye gözünün içine bakıyorum. O bebek kokunu koklaya koklaya uyuyabildiğim için her gece Allah'a şükrediyorum. Ne olur benden bıkma olur mu anneciğim? :)

12 Ekim 2009 Pazartesi

Fenerbahçe Parkı'nda İki Aşık

Dün, yakında kaybolacak güneşi yakalamak için ailecek Fenerbahçe Parkı'ndaydık. Temiz hava bana o kadar iyi geldi ki normalde yarım saatten fazla uyumayan ben, parkta bir saatten fazla uyudum. Uyandığımda biraz terlemiş olduğum için annem bana bir örtü ile birlikte sıkı sıkı sarıldı, aynen iki aşık gibi. Üşüyüp hasta olmamam için.

Parkta ilgimi en çok çekenler köpekler ve kuşlardı. Hepsinin hareketlerine dikkatli dikkatli bakıp arkalarından bağırdım durdum. Beni duymuşlar mıdır acep? Sanırım parka bir daha gelecek yaz geliriz. O zaman ben yürümüş olursam bu sefer havhavların ve de kuşların arkasından koşar dururum artık. Hem belki bağırmak yerine adlarını da söylerim :)

11 Ekim 2009 Pazar

IKEA'da Bir Cumartesi

Cumartesi günü, anneannem, annem ve babam ile birlikte IKEA'ya gittik. Orada Nadya ablayı gördük. Biz tam içeri girerken o da alışverişi bitirmiş evine dönüyordu. Beni görünce ne kadar da büyümüş olduğumu söyledi anneme. IKEA'da dolaşırken hep annemin kucağında olmak istedim. Zaten bu haftasonu sürekli annemin kucağında olmak istedim. Bunun nedeni ya yeni dişimin bende yarattığı sıkıntı ya da annem beni haftaiçi bıraktığı için ondan intikam alma isteğim sanırım. Son bir haftadır geceleri de bir ara uyanıp annem beni yanında yatırmadan tekrar uykuya dalmıyorum. Yatağıma yatırılınca da hemen uyanıyorum. Sanırım anneme aşırı bir düşkünlük oluştu bende. Halbu ki annem beni buna alıştıracak hiçbirşey yapmadı, ben 2 aylıkken odalarımızı ayırdı ama yine de ona sarılmadan uykuya dalmıyorum artık. Eskide babama da sarılıp uyuyabilirdim. Ama artık tamamen sadece annemi istiyorum. Bu annemi biraz yoruyor galiba. Umarım tekrar eski düzenime yakında dönebilirim.
Neyse, IKEA'dan bahsediyordum. Ben saatlerce annemin kucağında gezince, çok yoruldu tabii ki. Pestil vaziyette attı beni restorandaki mama sandalyesine. Onlar yemek yerken ben de bir güzel yoğurdumu yedim, tabi kıpır kıpır vaziyette... Bu foto da o günün bir hatırası olsun.

6 Ekim 2009 Salı

Hoşçakal Anneciğim! Ben Mutfak Tezgahı Bakmaya Gidiyorum...


Anneannemlerin evinde bir haftadır tadilat var. 15 gün daha sürecek galiba. Banyo, tuvalet, mutfak komple söküldü. Fayanslar kırıldı. Mutfak ile odanın arası açıldı. Yeni duvarlar örüldü vs. Yani ev evlikten çıktı. Anneannemle dayım tadilatın çabuk bitmesi için acele ediyorlar ama ben bu halimden çok memnunum. Çünkü sabah kahvaltılarımız ve de akşam yemeklerimizde hep beraberiz. Ev kalabalık olunca mutlu oluyorum.

İşte bugün anneannem ve Hacer teyzem ile yeni evin mutfağını seçmeye gittik. Ben de gittim çünkü benim görmem önemli. Kimbilir o mutfakta benim için ne mamalar pişecek? :)

Giderken de bugün evden çalışan anneme de kısa bir "Hoşçakal!" pozu verdim. Bugün de ben seni evde bıraktım, oh canıma değsin işte!

Ev Gezmelerim

Pazar günü Selver teyzemlere gittik. Orada 2 arkadaşım var. Biri resimde gördüğünüz Şevval. Haftaya 2 yaşını bitiriyor. Annem Şevval'in ilk doğduğu geceyi, hastaneye koşmalarını hatırlıyor da zamanın nasıl aktığına inanamıyor. Zaten bu sıralar bana baktıkça da zamanın nasıl hızlı geçtiğine şaşırıp kalıyor. Diğer arkadaşım da Sena. Henüz doğmadı, annesinin yani Selver teyzemin karnında. Şevval sürekli annesinin karnına dokunup dokunup seviyor onu. Beni de habire yanaklarımdan öpüyor.
Sena'nın doğum günü benimle aynı gün olacak sanırız. Heyecanla bekliyoruz hepimiz onu.

Şevval'in babası Ertuğ amca, annemlere şöyle bir teklifte bulundu:

"Biz tekrardan o günlere nasıl döneceğiz. Siz küçük çocukta, biz de büyük çocukta tecrübeliyiz. Sena ile Dila'yı değiştirelim :)"

Tabii ki şaka yapıyor. Ama Sena doğunca annem kendi tecrübelerini yapabildiği kadar Selver teyzeme anlatarak ona yardımcı olacak galiba...

Alışveriş Merkezinde Uyku

Geçtiğimiz Cumartesi anne ve babamla alışverişe gittik. Carrefour'a... Annemler yemek yerken öyle çok uykum geldik ki... Bir bırakmadılar ki uyuyayım:)

26 Eylül 2009 Cumartesi

Bana da öğretir misin babacım!




Bugünlerde biraz keyifsizim. Üzerinize afiyet grip olmuşum. Ateşim de vardı iki gündür. Neyse bu sabah ateşimi düşürmeyi başardık hep birlikte. Ama bütün gün genel olarak mız mız ve ağlak haldeydim. Doğru düzgün yemeklerimi yemedim, 4-5 kere ishal şeklinde tuvaletimi yaptım, karnım çok ağrıdı vs. Bizimkiler de çözümü yine müzikte buldular. Her zamanki gibi babam çaldı annem söyledi. Söylerken de beni kucağına aldı ve birlikte tempo tuttuk. Ben artık "alkış" da yapabiliyorum ya hem, bol bol "alkış yaptım türkülere de. Ama işin en keyifli yanı bağlamaya olan ilgimdi. Babamı hiç rahat bırakmadım. Annem beni ne zaman yere indirse soluğu doğru bağlamanın yanında aldım. Ben de çalmak istiyorum, bana da öğretir misin babacım?

23 Eylül 2009 Çarşamba

Bu Günlerde...

Malum bayram geçti. Size bayramda çok yazmak istedim ama "blogspot" arasıra gidip geldiği için pek başarılı olamadım. Bayramda babaannem ve dedem bizdelerdi. Onlarla ve de anne ve babamla kocaman 4 gün geçirdim. Babaannemler bana ciciler getirmişler, elbiseler ve çoraplar. Bir de annemin kendilerine sipariş ettiği ev yapımı tarhana... Sağlıklı çorbalar içmem için...
Dedem benimle çok güzel oynadı. Onlara karşı hiç yabancılık çekmedim, sanki hep varlardı. Hep güleryüzle karşıladım onları.

Ardından bayramın 2. günü akşam Vedat amcam geldi bu sefer bize. Ancak o geldiğinde uyuyordum. Beni uyurken izlemiş ardından da sabahın erken saatinde İzmir'e gitmesi gerektiği için evimizden ayrılmış. Ama Şubat tatilinde yine gelecekler. Sibel teyzem ve de rüzgar abim ile. O zamana kadar ben de yürümüş olurum muhtemelen :)

Tatilin son günü ise, annemin işyerinden arkadaşı Cemal amcalara gittik. Orada Fırat ile oynadık. Hürücan teyzem beni kucağına alınca Fırat annesini benden kıskandı. Fırat'ı görünce ona dokunmak istercesine bir hamle yaptım. O da yerde oynarken benim saçımı çekti. Ama hiç ağlamadım. Bu arada Fırat'ın saçları çok güzel :)
Bu benim ilk kez bir yaşıtımla bu kadar yakın olarak biraraya gelişimdi. Çok keyifli idim. Babama benziyormuşum, Cemal amcam öyle dedi. Ancak akşam saatlerine doğru biraz huysuzluk ettim. Uykudan mahvoldum ama asla uyumadım. Hal böyle olunca huysuzluğumdan annemleri rahat ettirmedim ve Hürücan teyzenin yemeklerini yiyemeden erkenden yollara düşmek zorunda bıraktım. Yabancı yerleri yadırgıyorum galiba, nazlı mıyım biraz neyim?

Hepsi güzel hoş da bunların hiçbirini görüntüleyemedik. Annem fotoğraf çekmeyi hep unuttu. Sanırım 4 günü sürekli benimle geçirince aklı başından gitti :)
Bir sonraki bayrama artık...

12 Eylül 2009 Cumartesi

Yeni Dişler Geliyor

Bugün annemlerle birlikte doktoruma kontrole gittik. Şu an tam 7,5 aylığım. 8 kiloluk kocaman bir kızım ve de boyum da 70 cm. İleri motor becerilerim başlamış. Yani avuç hareketlerinden parmak hareketlerine geçtim. Zaten bir süredir parmaklarıma detaylı detaylı bakıyordum. Annem acaba elimde birşey mi var diye her defasında dikkat kesiliyor ve endişeleniyordu ama bugün anladık ki artık cisimleri parmaklarımla tutma dönemim başlıyor. Bu arada 3 gündür de iki elimi birbirine vurarak "alkış" hareketi yapıyorum. Ama bunu sadece kendim birşeye sevindiğimde yapıyorum. Bu konuda ailemden gelen istek ve yönlendirmeleri pek takmıyorum şu aşamada.
Artık tarhana ve şehriye çorbalarına başlamam gerekiyor. Bakalım yarın şehriye çorbasına başlayacağız. Beğenecek miyim acaba?
Bu arada 9. ayda yürüme ihtimalim çok kuvvetliymiş. Çünkü oturmayı ve emeklemeyi sevmiyorum. Emekleyerek evin her köşesine gidebiliyorum ama benim en sevdiğim şey birşeylere tutunup kalkmak. Koltuklara, ayakta duran anne ve babamın bacaklarına, oyuncaklara, kapılara... tutunmaya ve kalkmaya bayılıyorum. Kalkınca da hemen adım atmak istiyorum. Yandık :)
Bir de size yeni dişhaberlerim var tabii ki. Alttan 3. dişim de çıktı. Yani ağzımda 5 dişim var. Ama bitmedi. Hem alttan hem de üstten 2şer dişim daha geliyormuş. 10 güne kadar patlar dedi doktorum.
Gelişmeler böyle. Doktorun ardından bayramlıklarımı almaya gittik. Onları da size yarın anlatırım :)

Yeter Artık!




Yeter Artık! Doğduğumdan beri şu küvetin hep içindeyim. Biraz da üstüne çıkıp oturayım...

6 Eylül 2009 Pazar

Yine Boğaz, Yine Çubuklu

Dün yani, cumartesi akşam üzeri aldık soluğu yine Boğaz'da... Annem çok seviyor ne yapalım? Eski semti ne de olsa... İleride oralara bir yere mi taşınsak, ne yapsak? İşte size Çubuklu sahilinden bir foto. Bu sahile daha once tam 20 gunlukken gelmiştim. Anneannem, annemle beni ve de buyukanneannemi önce Beykoz'a götürmüştü, dönüşte de buraya uğramıştık... O zaman kıştı. Annemle biz arabadan çıkmamıştık. Bu sefer ise doya doya salındım denizin kenarında. Babamın yaptığı yoğurdu da yedim afiyetle.
Bunlar dünden havadisler. Bir de bugün ne yaptığımı öğrenmek ister misiniz? Evdeki ilk hasarımı yaptım. Bilgisayarımızın artık "spacebar" tuşu yok. Küçücük parmaklarımı soktum klavyenin içine, bir güzel çıkardım tuşu yerinden. Napayım? Beni bilgisayarla oynatmasalardı :(

1 Eylül 2009 Salı

Aynalar-Aynalar

Annem bu sıralar "Aynalar" adlı şarkıya takmış durumda. Genelde bu parçayı dinleyince hüzünleniyormuş.
"Eğletmen beni, söyletmen beni, ağlatman beni! Aynalaaaar, aynalaarrr..." diye mırıl mırıl mırıldanıyor, bazen de söylerken gözleri doluyor...
Ancak aynalar benim için başka bir anlam ifade ediyor. Aynaların karşısı, benim için kendimi görüp hemen gülmeye başladığım yerler. Mesela bu akşam üzeri, annem işten gelir gelmez babamla birlikte beni yıkadılar. Ardından da saçlarımı taramak için banyoda aynanın karşısına geçtik. Öyle mutlu oluyorum ki ayna görünce. Annemler bunu keşfettiler ya canım sıkkın olduğında da hemen beni aynanın karşısına getiriyorlar :)

Yatakta Oynamak Çok Zevkli



Anneannem İle Haylazlıklar




Dün Pazartesiydi. Benim Pazartesi Sendromum'u atlatabilmem için anneannemle defilecilik oynadık :) Anneannem bana, daha ben annemin karnındayken ciciler almaya başlamış. Çoğunu henüz giyemiyorum, biraz büyümem gerek. Ancak size bazılarını gösterebilirim.
İşte ilk olarak prensesliğimi belgeleyen mini elbisem ve tacım, hemen ardından kışın elbiselerimin üzerine giyeceğim mini bolerom :)

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Utanıyorum Ama

Annem en beğendiği yüz ifademin büyük tuvaletimi yaparkenki ifadem olduğunu söylüyor. Biraz ayıp bir konu olduğu için utanıyorum, özür dilerim. Bu sabah annemlere kahvaltı hazırlayayım diye koridoru geçerek mutfağa ulaşmaya çalışıyordum ki; banyonun önüne gelince çağrışım mı yaptı nedir? Aklıma tuvalet ihtiyacım geldi :)
Haylaz annem de hemen bunu görüntüledi. Yapma, etme dedim ama nafile :)

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Aman da Kızlar, Ne Zor İmiş Burçak Yolması....


Aman da kızlar, ne zor imiş burçak yolması
Burçak tarlasında yar yar, gelin olması

Bu akşam üzeri annem bana şeftalili yoğurdumu yedirirken biraz huysuzluk ettim. Zaten bu aralar üst dişlerim de patladığı için iyice huysuzum ve yemek yerken hep bunu yapıyorum aslında. Ben ağzımı kasa gibi kilitleyince annem çaresiz kaldı ve de babamdan müzikli yardım aldı. Babam sazıyla "Burçak Tarlası" türküsünü çaldı, annem de söyledi, anneannem de dayanamayıp bizi fotoğrafladı... Türküyü duyar duymaz hemen açtım ağzımı, hem eşlik ettim hem de yoğurdumu bir güzel yedim :)