31 Temmuz 2009 Cuma

Burak Amcamlayım

Dün akşam misafirlerimiz vardı. Burak Amcam, eşi Tuğba Teyze ve de oğulları Bahadır Abim bize geldiler. Ben onları görünce o kadar sevindim ki normal uyku saatimde yatmayıp sırf onlarla olabilmek için uykuya direndim de direndim. Burak Amcam da babam gibi müzik öğretmeni. Belki birgün bana ud da çalar. Onun kucağında nasıl poz vermişim bakar mısınız? :)
Bahadır Abim ve de Tuğba Teyzemle de fotoğraflar çektirmiştim ama onlar benim huysuzluğum yüzünden çok kötü çıktığı için burada paylaşamıyorum ne yazık ki.

Ellerine Sağlık Babacığım


En güzel yoğurt, babamın yaptığı yoğurttur :)
Hatta o kadar güzel oluyor ki artık kendisi ve annem için de mayalıyor.

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Pasaklı Kontes




Mama yerken üzerime dökmeden edemiyorum. Yanaklarım batmazsa yemek yediğimi anlamıyorum. Neyse ki emziğim var. Gerektiğinde emziğim ile yanaklarımdaki lekeleri saklayabiliyorum :)

Karpuz Diyetindeyim


Annem işe başladığından beri ek gıda alıyorum. O günden beri daha da tombişleştim. Yarın 6. ayım doluyor.Yarı yaşımdayım, formumu korumam gerek. Karpuz diyetine başladım :)

Emeklemeden Yürümek




23 Temmuz 2009 Perşembe

Ya Michelin, Ya da Ben!


Annem de babam da beni arasıra "Michelin'im benim" diye seviyorlar. Acaba bunu, kollarım ve de bacaklarımdaki boğumlardan dolayı Michelin Lastik Adam'a benzediğim için söylüyor olabilirler mi? İşte size lastik adamın bir fotosu ve tabi kıyaslamanız için benim de daha önceden yayınlanmış ve de yoğun ilgi ve beğeni görmüş bir fotom. Tabi ailem bu benzerlikle en çok altımı değiştirirken karşılaşıyorlar. Ama size öyle bir poz veremem ne yazık ki, ayıp :)

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Uykuya Geçişin Fotoromanı





Başımın altında da annemin kokusunu duymam için, annemin tişörtü var...

21 Temmuz 2009 Salı

Annemden Ayrılmak

Annem işe döndü. 6 aya yakın bir zamandır hiç ayrılmamıştık. Ama artık gündüzleri benim için biraz farklı geçiyor. Anneannem ve de Hacer teyzem ile birlikte bütün gün oynuyoruz, mamalar yiyoruz, uyuyoruz. Bu sıralar babam da işe biraz geç gidip erken döndüğü için genelde o da bize katılıyor. Hatta dün ilk günümüz olduğu için dayım ve de arkadaşı (Hacer teyzemin oğlu) Emre abim de bizdelerdi. Herkes elbirliği ile annemin yokluğunu bana hissettirmemek için elinden geleni yapıyor. Annemin yokluğunu henüz çok fazla hissetmesem de en yadırgadığım şey biberondan beslenmek. Bu bana çok garip geliyor. Baştan beri annesini emen bir bebek olarak bugünlere geldiğim için biberonla beslenmeyi yadırgıyorum. Alışacağım sanırım. Hatta bu sabah Yasemin teyzemin bize getirdiği bir biberonla, bu işe birazcık alışmaya başladım galiba. İşin enteresan yanı annemin dönüş saatini sanki biliyor gibi onun gelmesine yakın biraz mahsunlaşıyorum. Onu kapıda şaşkın bir ifade ile karşılıyor ve de biran önce beni emzirmesi için sabırsızlanıyorum. Bunun dışında keyfim yerinde ancak babam da işe gittiği zaman etrafıma garip garip baktığımı söylüyor anneannem. Kalabalığa fena alıştım :)
Bir de anneme sormalı tabi. Neler hissediyor acaba? Bana geçen haftadan beri "şu gülen gözlerini yanıma alabilseydim bebeğim!" deyip duruyor. Sanırım bu cümle herşeyi anlatıyor. Ne kadar mahsunlaşsam da gözlerim sana hep gülecek anneciğim hiç merak etme. Seni çok seviyorum ve de senin de beni çok sevdiğini biliyorum...

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Yeteneğimin Doruk Noktasındayım





Gördüğünüz gibi her şekilde çalabiliyorum :) Oğuz Amcamdan daha çabuk öğrendim :)

17 Temmuz 2009 Cuma

Üzerimdeki Baskı :)


Ne zaman yere yatsam annem hemen üzerimde bitiveriyor. Bazen kendini kaybedip beni ezmekten korkuyor galiba. Minik ellerimle ona sıcacık sarılıyormuşum çünkü. Bu sarılmalar bence de süper, hep yapalım anneciğim :)

Olmadı mı?


Bir hanımefendiye göre değil mi bu tavırlar? O zaman hemen toparlanıp gülümsememi takıyorum yüzüme :)

Heyyyt! Bu Mahallenin Kabadayısı Benim Ulan :)


13 Temmuz 2009 Pazartesi

Dia Peynir-Dila Peynir

Bu akşam üzeri annem ve babamla yürüyüşe çıktık. Dia'nın oradan geçerken annem marketin camına baktı ve de gayet normal şekilde orada yazılan yazıyı aynen okudu: Dila Peynir, xxx YTL. Sonra da "Aaaa Dila Peynir yazmışlar" dedi. Tabii ki marketteki yazıda bir hata yoktu. "Dia Peynir" yazıyordu ancak annemin aklı hep benle dolu olduğu için istediğini istediği şekilde okuma hakkı var sanırım :)

Annemin Ardından

Dönüş yolunda Manisa dolaylarında benzin almak için durmuştuk. Annem tuvalete gitmişti. Babamla ben de arabanın dışında hava almak için duruyorduk. Bulunduğumuz yerden WC'nin çıkışı görünüyordu. Annem kapıdan çıkar çıkmaz onu gördüm ve onun kucağına atlamak istercesine öyle bir atıldım ki. Bunu ilk kez yaptığım için herkes çok şaşırmıştı. Annemin gözleri doldu. Haftaya annem işe başlayacak. O zaman işten eve dönünce de aynı şekilde ona doğru hamleler yapacağım. Annemi seviyorum :) Babam kıskanmasın ama onu da seviyorum :)

Bu arada kıyafetim ve de çoraplarım arasındaki uyumsuzluğun farkındayım. Ama el çantamızda birtek bu vardı. Diğerleri bagajdaydı, bunları giymek zorunda kaldım. Kusura bakmayın :)

İzmir'deydim


Denizli'den İzmir'e geçtik. Annemler beni bir-iki günlüğüne olsa da denize sokmak istiyorlardı. İzmir'de önce Vedat amcamlara uğradık. Hani size oğlu Rüzgar'dan bahsetmiştim ya daha önce. İşte onlara uğradık. Rüzgar abim beni "Dila Bebek" diye çağırıyor hep.
İzmir'de hayatım biraz sıkıntılı geçti. Herşeyden önce ikinci dişimin derdine düşmüştüm. Sürekli ağlama halindeydim. Bir de hava çok sıcaktı. Gerçi Denizli'de daha da sıcaktı ama o zaman diş derdim bu kadar hat safhada değildi sanırım ki daha usluydum orada. İzmir'de sıcak bir yandan, diş bir yandan olunca annem beni hiç dışarı çıkarmak istemedi. Şehir merkezi böyle sıcaksa tatil beldeleri nasıldır acaba diye düşündü. 2-3 gün boynca gündüzleri evde Rüzgar abimle ve de Vedat amcamla oynadık hep. Akşamları biraz serinleyince babam bizi gezmeye götürdü. Günde 2-3 kere banyo yaparak serinliyordum neyse ki. Evde ben varım diye klima da açılamıyordu haliyle herkes pişiyordu.

Birkaç günün sonunda sıcaktan kaçarcasına dönüş yoluna düştük. Hoşçakal İzmir. Bir daha yazın sana gelmek yok, en azından büyüyene kadar.

Yine Uzaklardaydım


Geçtiğimiz hafta yine şehir dışındaydım. İlk önce babaannemlere yani Denizli'ye gittik. Bu benim annem ve babamla arabamızda yaptığım ilk uzun yolculuğumdu. Yolda hiç sorun çıkarmadım. İlk önce babamın köyüne uğradık. Orada büyük teyzeler, enişteler vardı. Onları ziyaret ettim. Ardından da halalarım, kuzenlerim, dedem ve de babaannemlerin yanına geçtik. Beni çok sevdiklerini onları görür görmez anladım ve herkese gülümsedim. Özellikle duvarlara bakınca blogumu yakından takip ettiklerini gördüm. Annem ne zaman bloguma yeni bir resmimi eklese dedem hemen gidip fotoğrafçıda bastırıyormuş meğersem. Yani duvarlar benim resimlerimle doluydu :)
Denizli seyahatimin güzel yanlarından biri de halamın 2,5 yaşındaki kızı Şevval ablam ile oynadığımız oyunlardı. Annem de halamın tecrübelerinden faydalanmak için ona bir sürü soru sordu. Şevval ablam yarım yamalak konuşmasıyla bana sürekli "Dilaaaa" diye sesleniyordu. Ben de onu öpmeye çalışıyordum hep.
Babaannem ve halalarım biz oradayız diye bir sürü güzel yemek yapmıştı. Dolmalar, gözlemeler, keşkek vs. Ben henüz yiyemedim ama bir dahaki sefere yiyebilirim sanırım. Ama olsun annem yedi nasılsa, ben de tadına bakmış sayılırım.
Diğer halamın kızı Esma abla ile de çok eğlendik. Esma ablam çocuk gelişimi okuyor. Şuan lisede ama üniversiteye gidince de anaokulu öğretmenliğini seçecekmiş. Sizce de benimle iyi anlaşması normal değil mi?
Denizli'de ayrıca annemin de akrabaları var. Aslında Denizlili olan annem, babamlar Afyon'lu ama sonradan Denizli'ye taşımışlar. Bu sebeple arada fırsattan istifade annemin halasını da ziyaret etmiş olduk.
Seyahatim süresince herşey çok mükemmel değildi tabii ki. Diş kaşıntılarım ve de mikrobik ishalim de benimle birlikteydi hep. Sonunda ilk dişimi Denizli'de çıkardım :) Ayrıca orada yaptırdığımız tahlil neticesinde de mikroplarımdan kurtulduğumu da öğrendim. Herkes pek sevinçli, pek mutlu oldu. Ben oradayken yetiştiremediler ama babaannem benim arkamdan "diş buğdayı" kaynatacak ve de komşulara dağıtacakmış. Teşekkürler babaanneciğim :)

Not: Ha bu arada dedem her akşam benim hasretimden ağlıyormuş. Ağlama dedeciğim, ben yine gelirim :)

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Arabam da Pek Tatlıymış

Tren Gelir Hoş Gelir


Bugün annem, babam, anneannem ve de komşumuz Hacer teyze ile yine Özgürlük Parkı'ndaydık. Hayatımdaki ilk atlıkarınca vari oyuncağa bindim. Parktaki minik trene babamla binerek kısa bir tur attık. Pek birşey anlamadım ama ilerisi için büyük bir adımdı. Beni hep lunaparklara götürün olur mu anneciğim?

2 Temmuz Gelirken

Annem bu aralar bana sık sık Cengiz Özkan'ın sesinden aşağıdaki türküyü dinletiyor, uyuduğumda bile... Sanırım özel bir anlamı var.

Ne Hacıyız Ne Hocayız
Ne Falcı Ne Muskacıyız
Bizler Güruh-U Naciyiz
Mahşer Günü Pervamız Yok

Kamil Sözü Kuranımız
Hikmet Söyler İrfanımız
Hakikattir Erkanımız
Yalan Yanlış Foyamız Yok

Övünmeyiz Aslımızla
Sevişiriz Dostumuzla
Uğraşırız Nefsimizle
Kimse İle Davamız Yok

Meluliyim Sözümüz Bir
Dostumuzla Özümüz Bir
Yer İçeriz Nazımız Bir
Sen Ben Diye Kavgamız Yok

Televizyon Dediğin İşte Böyle Seyredilir


Üzerine düşmek, içine girmek lazım :)