21 Haziran 2010 Pazartesi

Dede Geldi

Bilenler bilir benim için 40 yaş üstü tüm erkekler dede. Ama bu sefer gelen dede gerçek dede yani kan bağım olan dedem. Annemin babası İsmail Dede geldi dün bize. En son ben 3 aylıkken görüşmüştük. Haliyle beni çok büyümüş olarak gördü. Ben galiba artık yeni insanlar görünce pek yabancılamıyorum. Çünkü dedemi de hiç yabancılamadım. Eğer bu böyle olursa süper olur. Çekingen olmamam annemin çok istediği özelliklerden biri çünkü. Hep sıcak kanlı olmamı ister.

Dedem gelince dayımı da çağırdık. Böylece kalabalık bir Pazar günü geçirmiş olduk. Dedemle oynadım. Ona bebeklerimi gösterdim. Onunla konuştum. Elinden tutup tüm evi gezdirdim. Muzip muzip gülüp saklambaç oynadım. Ona gözümü, burnumu, kulaklarımı, göbeğimi gösterdim... Kargaların nasıl bağırdığını söyledim. Bildiğim hayvanların resimlerini kitaptan göstererek çıkardıkları sesleri taklit ettim. (Bu konuda çok ilerledim. Bir ara bunları size ayrıca yazacağım.)

Dedemin gelişi en çok annemin işine yaradı :) Ben hem dayımla hem de dedemle eğlenirken annem de hem nefes aldı biraz hem de kendi işlerini yaptı. Genelde annemle yalnız olduğum zaman sürekli onun kucağında olmak istiyorum. Kendi başıma beni odada bırakıp mutfağa su almaya bile göndermiyorum.

Annem fırsattan istifade bana öğle yemeği yedirme görevini de dedeme verdi. Hep beraber sofraya oturduk .O kadar sevdim ki bu kalabalığı öğle yemeğimi dedemin elinden sorunuzca yedim. Annem inanamadı.

Yine gelsin dedem bize. Arayı bu kadar açmayalım bir dahaki sefere.

Şeref'i Ziyaretim

Cumartesi annemle Şeref'i ziyarete gittik. Şeref annemin iş ortamından tanıdığı ve çok değer verdiği bir büyüğü. Annem onu yaklaşık 10 yıldır tanıyormuş. Ben doğunca Şeref beni hep görmek istemiş. En son annemle birlikte katıldıkları bir yurtdışı seyahatinde annem tüm gruba sürekli beni anlatıp durunca Şeref dayanamamış artık ve "getir şu dila'yı da, sevelim" demiş. Kıştan beri ha bugün ha yarın derken sonunda onunla tanışabildim nihayet.
Şeref'in evi tam bana göreydi. Dağıtılıp kurcalanacak çok şey vardı. Ama en çok Cemil Abi'nin ödevi için yapılmış olan renkli tahta küplerle oynamayı sevdim. Tahta küpleri üstüste dizdim. Her küpü yerleştirdiğimde kendimi alkışladım, alkışlattım.

Cemil Abi, Şeref'in oğlu. Ziyaretimde o da evdeydi. O sıcak havada benim için alışverişe çıkmış, bana oyuncak ve de nereden duyduysa bayıldığımı bir de kolye almış. Kolyeyi epey bir süre taktım. Oyuncağımla da evde oynadım.

Evde bir de pisi pisi vardı. Ben yakalamak istedim ama o kaçtı. Ben yanıma gelmediği için ağladım. Ama öğrendik ki meğersem Şeref'ten korktuğu için gelmiyormuş yanıma...

Bunların dışında daha ne oyunlar, oyuncaklar. Bir ara topaç çevirdik. Böyle ipi yuvarlak bir tahtaya sarıp hızlıca yere atıyorsun. Yerde o kadar güzel dönüyor ki o döndükçe ben kendimden geçtim. Minicik ayaklarımla topaçı takip etmeye çalışmak süperdi.

Özetle benim için çok keyifli bir gündü. Sanırım Şeref'le iyi arkadaş olabilirim. Beni mutlu etmeyi çok iyi biliyor sanki aynı yaştayız... Tekrar çok teşekkür ederim! Hem Şeref'e hem de Cemil Abi'ye...

Dondurma Sonrası Zevk ve Sefa

Dondurmam Gaymak

Bebeklikten çocukluğa geçtiğimi nasıl ispat edeceğim. Tabii ki kendi dondurmamı kendim yiyerek. Ohhh! Mis mis...

6 Haziran 2010 Pazar

Bir Dede Daha

Bugün misafirlerimiz vardı. Anneannemin üniversiteden arkadaşları. Meral Amca ve de Mehtap Teyze. Onlar normalde Konya'da oturuyorlar. Ancak yaklaşık 4 aydır İstanbul'dalar. Çünkü benden bir ay büyük bir torunları var, adı Melek. Melek'in annesi Sezin Teyze işe gidince ona bakıyorlar. Bugün kendilerine izin vermişler ve beni görmek istemişler.
Onlar geldiğinde ben uyuyordum. Annem uyanıpta evde başkalarını görünce nasıl tepki vereceğimi merak etmiş hep. Çünkü böyle durumlarda genelde yabancılıyorum ve bir müddet annemin koynundan dışarı çıkmıyorum. Bu annemin hoşuna gidiyor aslında. Ama bugün böyle olmadı. Uyandım ve salonumuzda misafirlerimizi görünce sanki kırk yıldır tanıyormuşum gibi hemen kaynaştım. Bunda Meral Amca'nın bana anahtarlarını vermesi ya da Mehtap Teyze'nin bana getirdiği çikolatanın payı olabilir mi acaba? Bilemiyorum. Belki de onların da torunu olduğu için bebek kokusu da almış da olabilirim onlardan. Aynen köpişlerin yaptığı gibi. Ben öyle sıcak kanlı durunca annem "bak dila, bir deden daha oldu!" dedi. Aman iyi ki dedi. O andan itibaren bütün sohbet boyunca sürekli "dede-dede" diye inlettim ortalığı... Meral Amca da ben her "dede" deyişimde, "söyle dedem!" diye karşılık verdi. Birlikte oyuncaklarımla oynadık. Yine kafamı yan yan eğip cilveler yaptım bir sürü. Oyuncaklarımı sakladım, bulmasını istedim. Müzik çaldırıp göbekler attım. Keyfim pek yerindeydi özetle. Biz de onlara gidip Melek'i göreceğiz ilk fırsatta. Keşke evlerimiz yakın olsaydı. O zaman daha çok oynayabilirdik.

Not: Mehtap Teyze ile çektirdiğim fotoğraflarımın hepsini fotoğraf makinasını kurcalarken silmişim, elimizde bir tek bunlar kalmış, ama onun makinesinde bir sürü fotoğrafım var zaten-Melek'e gösterecekmiş :)

5 Haziran 2010 Cumartesi

Defilecilik

Yaz mevsiminde giyim kuşam ne rahat değil mi? Bayılıyorum rahat rahat istediğimi giymeye. Annemler de bu fırsatı kaçırmıyorlar genelde beni habiri giydirip giyidirip fotolarımı çekiyorlar. Ben genelde pek rahat durmadığımdan güzel pozumu yakalamak zor oluyor ama...
İşte size geçtiğimiz sezon paçasını kıvırarak giydiğim, bu yıl da bermuda halini alan pembe bahçıvan pantolonum ve beni daha papatyalaştıran sarı elbisem. İkisini de tabii ki anneannem aldı ki.. Başka kim alır ki zaten :)