22 Aralık 2009 Salı
16 Aralık 2009 Çarşamba
14 Aralık 2009 Pazartesi
Şekiller ve Renkler
6 Aralık 2009 Pazar
Film Karesi Gibi
3 Aralık 2009 Perşembe
10. Ayım Kutlu Olsun

16 Kasım 2009 Pazartesi
Amcamın Ziyareti

7 Kasım 2009 Cumartesi
Sevimli Misafirimiz İrem


Dila Kebapçıda
2 Kasım 2009 Pazartesi
1 Kasım 2009 Pazar
Ne mi Yapıyorum? Dans Ediyorum :)
Hava Ayaz mı Ayaz, Ellerimde Bayraklar...


Etiketler:
Araba Arızası,
Bayrak,
Kötü Hava,
Şaşkınlık
27 Ekim 2009 Salı
HASAL Buluşması



Cumartesi günü annemin ortaokul ve liseden sınıf arkadaşları bizdelerdi. Yasemin, Özerk, Tuğba teyzeler ve de Tuğba teyzenin kızı Nehir abla...
Misafirlerimiz beni çok sevdiler. İlk başta onlara karşı biraz yabancılık çektim. Beni kucaklarına alınca ağladım, sanırım annem beni onlara bırakacak ve gidecek zannettim. Ama sonradan kanım kaynadı. Özellikle günün sonuna doğru Yasemin teyze'min kucağına doğru gitmek için atılımlarda bulundum. Kendisiyle birebir çektirdiğim fotoğraflardan da anlayabilirsiniz bunu. Hep birlikte güzel güzel kahvaltı ettik. Nehir abla ile ben oyunlar oynadık. Zavallı ayı BOBO'nun sırtına bindik, zıp zıp zıpladık. Annem Yasemin teyzeye çocuk sahibi olmak konusundaki fikirlerini anlattı da anlattı. Belki yarın birgün bebişi olabilir, hazırlık olsun diye... Eğer bir kardeşim olursa ne güzel olur? O da bize gelir, birlikte oynarız...
22 Ekim 2009 Perşembe
Benden Bıkma :)
Annemden:
-Canım bebeğim! Bu akşam seni yatırırken, binbir türlü düşünce geçti aklımdan. Ama hepsinin ortak noktası nasıl yaparım da seni mutlu edebilirim üzerineydi. Yeni doğan döneminden beri akşamları seni uyutmak benim için en büyük zevklerden biri. Akşamları birlikte uzanıyoruz yatağa ve ben sana ninniler, türküler söylüyorum. İlk zamanlarda henüz dönmeyi bilmediğin için yavaş yavaş gözlerimin içine bakarak dalardın uykuya, bir elin mutlaka ya yüzümde ya da elimin içinde olurdu. O zamanlarda bir kanepeye sığardık birlikte. İşin güzel yanı sadece geceleri değil, gündüzleri de bu şekilde bana dokunarak uykuya dalabilirdin. Sonra ne mi oldu? Büyüdün. Etrafa olan ilgin arttıkça seni gündüzleri bu şekilde uyutmak artık imkansız oldu. Şu an iyice uykunun gelmesini bekliyoruz ve de azıcık kolumuza yatırınca hemen dalıyorsun uykuya. Ama akşamlarımız hala eskisi gibi. Hala ana-kız olarak kaybetmedik bu keyfi. Genellikle saat 20:45 gibi beslenmen, altının temizlenmesi gibi işlemlerini bitiriyor, pijamalarını giydiriyorum. Lavaboya gidip ellerini ve dişlerini yıkıyorum. Ardından babaya iyi geceler diyorsun ve birlikte tüm ışıkları söndürüp bizim karyolaya uzanıyoruz. Aslında burada bile bile hatalı davranıyorum. Seni bir şekilde yatağında yatırmalıyım. Bunu deneyince başarılı da oluyorum aslında. Biraz mızırdanarak da olsa ben, sen uyuyana kadar başında beklediğim sürece sorunsuzca yatıyorsun. Yatağın içinde başını bir oraya bir buraya dayayarak dalıyorsun uykuya. Ancak seni yatağında değil de karyolada yatırmamın önemli bir nedeni var kızım. Nefesini, minicik ellerini hissetmekten vazgeçemiyorum. Sen de bunun farkındasın sanırım ki kocaman yatakta başını yaslayacak bir sürü yer varken, ille gelip benim vücudumun biryerine dayıyorsun. Ya koluma, ya gövdeme, ya dizlerime. Yatakta dolanıp dolanıp kafayı küt diye atıyorsun vücuduma. En başından beri uykun gelince bu hareketi yapmayı seviyorsun zaten.
Belki de bu şekilde bensiz uyumaya alışamıyorsun. Belki bu nedenle geceleri arada uyanıyorsun. Ben açlıktan uyandığını sanıp seni beslemeye çalışıyorum. Sen genelde çok az bir süt içiyorsun. Genelde yarım bırakıyorsun ve kendini kollarıma bırakıveriyorsun. Tabi aynı şeyi babana da yapıyorsun. Haksızlık etmeyelim, geceleri ağlamanda ilk nöbet babanda. Ben genelde sabaha doğru olan 2. uyanmanda kalkıyorum. Buradan seninle sadece ben ilgileniyormuşum gibi bir fikir çıkmasın.
Seni yalnız yatmaya alıştırmış olsam belki de gecelerimiz daha rahat geçecek, hiç uyanmayacaksın. Yatağında biran yokluğumu hissedip o nedenle ağlamaya başladığını düşünüyorum.
İşte seni her gece yatırırken içimde binbir soru beliriyor. "Birlikte mi yatsak, yatağına mı yatırsam?" diye içim içimi yiyor. Ama yine birlikte sarılarak uyumak kazanıyor. Bu gece sen yine başını kollarıma dayamışken aklıma şu geldi. Anneleri olmayan bebekler ne yaparlar ki? Kime sarılır, kime dokunur bu minicik bedenler. Sizler için ne kadar büyük ihtiyaç halbuki. İlk defa hayatta olmamın ne kadar önemli olduğunu hissettim o anda . Sırf senin yanında olabilmek için sağlıklı olmam gerektiğini, yaşamam gerektiğini düşündüm. Aslında görüntü itibarı ile sen bensiz yatamıyor görünüyorsun ama aslında ben sensiz yatamıyorum sanırım.
Hayatım boyunca insanlarla çok fazla ten temasında bulunmaktan hoşlanmadım. Küçük bir çocukken bile hep yalnız yatmayı severdim. Bazen tatillerde kuzenlerle, arkadaşlarla ya da anneannemle yatardım. Ama hiçkimse ile sarmaş dolaş olmayı sevmezdim. Bazı insanlar bunu sever ama bu hiç bana göre değildir. Bir keresinde, üniversitedeyken Eray teyzen ile Lüleburgaz'da aynı çekyatta 9 gün birlikte uyumuştuk. Nasıl uyuduğuma o da şahittir. Ancak bu kural senin için bozuldu birtek. Şimdi Dila ile uyusam da bana sarılsa diye gözünün içine bakıyorum. O bebek kokunu koklaya koklaya uyuyabildiğim için her gece Allah'a şükrediyorum. Ne olur benden bıkma olur mu anneciğim? :)
-Canım bebeğim! Bu akşam seni yatırırken, binbir türlü düşünce geçti aklımdan. Ama hepsinin ortak noktası nasıl yaparım da seni mutlu edebilirim üzerineydi. Yeni doğan döneminden beri akşamları seni uyutmak benim için en büyük zevklerden biri. Akşamları birlikte uzanıyoruz yatağa ve ben sana ninniler, türküler söylüyorum. İlk zamanlarda henüz dönmeyi bilmediğin için yavaş yavaş gözlerimin içine bakarak dalardın uykuya, bir elin mutlaka ya yüzümde ya da elimin içinde olurdu. O zamanlarda bir kanepeye sığardık birlikte. İşin güzel yanı sadece geceleri değil, gündüzleri de bu şekilde bana dokunarak uykuya dalabilirdin. Sonra ne mi oldu? Büyüdün. Etrafa olan ilgin arttıkça seni gündüzleri bu şekilde uyutmak artık imkansız oldu. Şu an iyice uykunun gelmesini bekliyoruz ve de azıcık kolumuza yatırınca hemen dalıyorsun uykuya. Ama akşamlarımız hala eskisi gibi. Hala ana-kız olarak kaybetmedik bu keyfi. Genellikle saat 20:45 gibi beslenmen, altının temizlenmesi gibi işlemlerini bitiriyor, pijamalarını giydiriyorum. Lavaboya gidip ellerini ve dişlerini yıkıyorum. Ardından babaya iyi geceler diyorsun ve birlikte tüm ışıkları söndürüp bizim karyolaya uzanıyoruz. Aslında burada bile bile hatalı davranıyorum. Seni bir şekilde yatağında yatırmalıyım. Bunu deneyince başarılı da oluyorum aslında. Biraz mızırdanarak da olsa ben, sen uyuyana kadar başında beklediğim sürece sorunsuzca yatıyorsun. Yatağın içinde başını bir oraya bir buraya dayayarak dalıyorsun uykuya. Ancak seni yatağında değil de karyolada yatırmamın önemli bir nedeni var kızım. Nefesini, minicik ellerini hissetmekten vazgeçemiyorum. Sen de bunun farkındasın sanırım ki kocaman yatakta başını yaslayacak bir sürü yer varken, ille gelip benim vücudumun biryerine dayıyorsun. Ya koluma, ya gövdeme, ya dizlerime. Yatakta dolanıp dolanıp kafayı küt diye atıyorsun vücuduma. En başından beri uykun gelince bu hareketi yapmayı seviyorsun zaten.
Belki de bu şekilde bensiz uyumaya alışamıyorsun. Belki bu nedenle geceleri arada uyanıyorsun. Ben açlıktan uyandığını sanıp seni beslemeye çalışıyorum. Sen genelde çok az bir süt içiyorsun. Genelde yarım bırakıyorsun ve kendini kollarıma bırakıveriyorsun. Tabi aynı şeyi babana da yapıyorsun. Haksızlık etmeyelim, geceleri ağlamanda ilk nöbet babanda. Ben genelde sabaha doğru olan 2. uyanmanda kalkıyorum. Buradan seninle sadece ben ilgileniyormuşum gibi bir fikir çıkmasın.
Seni yalnız yatmaya alıştırmış olsam belki de gecelerimiz daha rahat geçecek, hiç uyanmayacaksın. Yatağında biran yokluğumu hissedip o nedenle ağlamaya başladığını düşünüyorum.
İşte seni her gece yatırırken içimde binbir soru beliriyor. "Birlikte mi yatsak, yatağına mı yatırsam?" diye içim içimi yiyor. Ama yine birlikte sarılarak uyumak kazanıyor. Bu gece sen yine başını kollarıma dayamışken aklıma şu geldi. Anneleri olmayan bebekler ne yaparlar ki? Kime sarılır, kime dokunur bu minicik bedenler. Sizler için ne kadar büyük ihtiyaç halbuki. İlk defa hayatta olmamın ne kadar önemli olduğunu hissettim o anda . Sırf senin yanında olabilmek için sağlıklı olmam gerektiğini, yaşamam gerektiğini düşündüm. Aslında görüntü itibarı ile sen bensiz yatamıyor görünüyorsun ama aslında ben sensiz yatamıyorum sanırım.
Hayatım boyunca insanlarla çok fazla ten temasında bulunmaktan hoşlanmadım. Küçük bir çocukken bile hep yalnız yatmayı severdim. Bazen tatillerde kuzenlerle, arkadaşlarla ya da anneannemle yatardım. Ama hiçkimse ile sarmaş dolaş olmayı sevmezdim. Bazı insanlar bunu sever ama bu hiç bana göre değildir. Bir keresinde, üniversitedeyken Eray teyzen ile Lüleburgaz'da aynı çekyatta 9 gün birlikte uyumuştuk. Nasıl uyuduğuma o da şahittir. Ancak bu kural senin için bozuldu birtek. Şimdi Dila ile uyusam da bana sarılsa diye gözünün içine bakıyorum. O bebek kokunu koklaya koklaya uyuyabildiğim için her gece Allah'a şükrediyorum. Ne olur benden bıkma olur mu anneciğim? :)
12 Ekim 2009 Pazartesi
Fenerbahçe Parkı'nda İki Aşık


Parkta ilgimi en çok çekenler köpekler ve kuşlardı. Hepsinin hareketlerine dikkatli dikkatli bakıp arkalarından bağırdım durdum. Beni duymuşlar mıdır acep? Sanırım parka bir daha gelecek yaz geliriz. O zaman ben yürümüş olursam bu sefer havhavların ve de kuşların arkasından koşar dururum artık. Hem belki bağırmak yerine adlarını da söylerim :)
11 Ekim 2009 Pazar
IKEA'da Bir Cumartesi

Neyse, IKEA'dan bahsediyordum. Ben saatlerce annemin kucağında gezince, çok yoruldu tabii ki. Pestil vaziyette attı beni restorandaki mama sandalyesine. Onlar yemek yerken ben de bir güzel yoğurdumu yedim, tabi kıpır kıpır vaziyette... Bu foto da o günün bir hatırası olsun.
6 Ekim 2009 Salı
Hoşçakal Anneciğim! Ben Mutfak Tezgahı Bakmaya Gidiyorum...
Anneannemlerin evinde bir haftadır tadilat var. 15 gün daha sürecek galiba. Banyo, tuvalet, mutfak komple söküldü. Fayanslar kırıldı. Mutfak ile odanın arası açıldı. Yeni duvarlar örüldü vs. Yani ev evlikten çıktı. Anneannemle dayım tadilatın çabuk bitmesi için acele ediyorlar ama ben bu halimden çok memnunum. Çünkü sabah kahvaltılarımız ve de akşam yemeklerimizde hep beraberiz. Ev kalabalık olunca mutlu oluyorum.
İşte bugün anneannem ve Hacer teyzem ile yeni evin mutfağını seçmeye gittik. Ben de gittim çünkü benim görmem önemli. Kimbilir o mutfakta benim için ne mamalar pişecek? :)
Giderken de bugün evden çalışan anneme de kısa bir "Hoşçakal!" pozu verdim. Bugün de ben seni evde bıraktım, oh canıma değsin işte!
Ev Gezmelerim

Sena'nın doğum günü benimle aynı gün olacak sanırız. Heyecanla bekliyoruz hepimiz onu.
Şevval'in babası Ertuğ amca, annemlere şöyle bir teklifte bulundu:
"Biz tekrardan o günlere nasıl döneceğiz. Siz küçük çocukta, biz de büyük çocukta tecrübeliyiz. Sena ile Dila'yı değiştirelim :)"
Tabii ki şaka yapıyor. Ama Sena doğunca annem kendi tecrübelerini yapabildiği kadar Selver teyzeme anlatarak ona yardımcı olacak galiba...
Etiketler:
Ertuğ Ertaş,
Selver Şahin,
sena ertaş,
Şevval Ertaş
Alışveriş Merkezinde Uyku
26 Eylül 2009 Cumartesi
Bana da öğretir misin babacım!
23 Eylül 2009 Çarşamba
Bu Günlerde...
Malum bayram geçti. Size bayramda çok yazmak istedim ama "blogspot" arasıra gidip geldiği için pek başarılı olamadım. Bayramda babaannem ve dedem bizdelerdi. Onlarla ve de anne ve babamla kocaman 4 gün geçirdim. Babaannemler bana ciciler getirmişler, elbiseler ve çoraplar. Bir de annemin kendilerine sipariş ettiği ev yapımı tarhana... Sağlıklı çorbalar içmem için...
Dedem benimle çok güzel oynadı. Onlara karşı hiç yabancılık çekmedim, sanki hep varlardı. Hep güleryüzle karşıladım onları.
Ardından bayramın 2. günü akşam Vedat amcam geldi bu sefer bize. Ancak o geldiğinde uyuyordum. Beni uyurken izlemiş ardından da sabahın erken saatinde İzmir'e gitmesi gerektiği için evimizden ayrılmış. Ama Şubat tatilinde yine gelecekler. Sibel teyzem ve de rüzgar abim ile. O zamana kadar ben de yürümüş olurum muhtemelen :)
Tatilin son günü ise, annemin işyerinden arkadaşı Cemal amcalara gittik. Orada Fırat ile oynadık. Hürücan teyzem beni kucağına alınca Fırat annesini benden kıskandı. Fırat'ı görünce ona dokunmak istercesine bir hamle yaptım. O da yerde oynarken benim saçımı çekti. Ama hiç ağlamadım. Bu arada Fırat'ın saçları çok güzel :)
Bu benim ilk kez bir yaşıtımla bu kadar yakın olarak biraraya gelişimdi. Çok keyifli idim. Babama benziyormuşum, Cemal amcam öyle dedi. Ancak akşam saatlerine doğru biraz huysuzluk ettim. Uykudan mahvoldum ama asla uyumadım. Hal böyle olunca huysuzluğumdan annemleri rahat ettirmedim ve Hürücan teyzenin yemeklerini yiyemeden erkenden yollara düşmek zorunda bıraktım. Yabancı yerleri yadırgıyorum galiba, nazlı mıyım biraz neyim?
Hepsi güzel hoş da bunların hiçbirini görüntüleyemedik. Annem fotoğraf çekmeyi hep unuttu. Sanırım 4 günü sürekli benimle geçirince aklı başından gitti :)
Bir sonraki bayrama artık...
Dedem benimle çok güzel oynadı. Onlara karşı hiç yabancılık çekmedim, sanki hep varlardı. Hep güleryüzle karşıladım onları.
Ardından bayramın 2. günü akşam Vedat amcam geldi bu sefer bize. Ancak o geldiğinde uyuyordum. Beni uyurken izlemiş ardından da sabahın erken saatinde İzmir'e gitmesi gerektiği için evimizden ayrılmış. Ama Şubat tatilinde yine gelecekler. Sibel teyzem ve de rüzgar abim ile. O zamana kadar ben de yürümüş olurum muhtemelen :)
Tatilin son günü ise, annemin işyerinden arkadaşı Cemal amcalara gittik. Orada Fırat ile oynadık. Hürücan teyzem beni kucağına alınca Fırat annesini benden kıskandı. Fırat'ı görünce ona dokunmak istercesine bir hamle yaptım. O da yerde oynarken benim saçımı çekti. Ama hiç ağlamadım. Bu arada Fırat'ın saçları çok güzel :)
Bu benim ilk kez bir yaşıtımla bu kadar yakın olarak biraraya gelişimdi. Çok keyifli idim. Babama benziyormuşum, Cemal amcam öyle dedi. Ancak akşam saatlerine doğru biraz huysuzluk ettim. Uykudan mahvoldum ama asla uyumadım. Hal böyle olunca huysuzluğumdan annemleri rahat ettirmedim ve Hürücan teyzenin yemeklerini yiyemeden erkenden yollara düşmek zorunda bıraktım. Yabancı yerleri yadırgıyorum galiba, nazlı mıyım biraz neyim?
Hepsi güzel hoş da bunların hiçbirini görüntüleyemedik. Annem fotoğraf çekmeyi hep unuttu. Sanırım 4 günü sürekli benimle geçirince aklı başından gitti :)
Bir sonraki bayrama artık...
12 Eylül 2009 Cumartesi
Yeni Dişler Geliyor
Bugün annemlerle birlikte doktoruma kontrole gittik. Şu an tam 7,5 aylığım. 8 kiloluk kocaman bir kızım ve de boyum da 70 cm. İleri motor becerilerim başlamış. Yani avuç hareketlerinden parmak hareketlerine geçtim. Zaten bir süredir parmaklarıma detaylı detaylı bakıyordum. Annem acaba elimde birşey mi var diye her defasında dikkat kesiliyor ve endişeleniyordu ama bugün anladık ki artık cisimleri parmaklarımla tutma dönemim başlıyor. Bu arada 3 gündür de iki elimi birbirine vurarak "alkış" hareketi yapıyorum. Ama bunu sadece kendim birşeye sevindiğimde yapıyorum. Bu konuda ailemden gelen istek ve yönlendirmeleri pek takmıyorum şu aşamada.
Artık tarhana ve şehriye çorbalarına başlamam gerekiyor. Bakalım yarın şehriye çorbasına başlayacağız. Beğenecek miyim acaba?
Bu arada 9. ayda yürüme ihtimalim çok kuvvetliymiş. Çünkü oturmayı ve emeklemeyi sevmiyorum. Emekleyerek evin her köşesine gidebiliyorum ama benim en sevdiğim şey birşeylere tutunup kalkmak. Koltuklara, ayakta duran anne ve babamın bacaklarına, oyuncaklara, kapılara... tutunmaya ve kalkmaya bayılıyorum. Kalkınca da hemen adım atmak istiyorum. Yandık :)
Bir de size yeni dişhaberlerim var tabii ki. Alttan 3. dişim de çıktı. Yani ağzımda 5 dişim var. Ama bitmedi. Hem alttan hem de üstten 2şer dişim daha geliyormuş. 10 güne kadar patlar dedi doktorum.
Gelişmeler böyle. Doktorun ardından bayramlıklarımı almaya gittik. Onları da size yarın anlatırım :)
Artık tarhana ve şehriye çorbalarına başlamam gerekiyor. Bakalım yarın şehriye çorbasına başlayacağız. Beğenecek miyim acaba?
Bu arada 9. ayda yürüme ihtimalim çok kuvvetliymiş. Çünkü oturmayı ve emeklemeyi sevmiyorum. Emekleyerek evin her köşesine gidebiliyorum ama benim en sevdiğim şey birşeylere tutunup kalkmak. Koltuklara, ayakta duran anne ve babamın bacaklarına, oyuncaklara, kapılara... tutunmaya ve kalkmaya bayılıyorum. Kalkınca da hemen adım atmak istiyorum. Yandık :)
Bir de size yeni dişhaberlerim var tabii ki. Alttan 3. dişim de çıktı. Yani ağzımda 5 dişim var. Ama bitmedi. Hem alttan hem de üstten 2şer dişim daha geliyormuş. 10 güne kadar patlar dedi doktorum.
Gelişmeler böyle. Doktorun ardından bayramlıklarımı almaya gittik. Onları da size yarın anlatırım :)
6 Eylül 2009 Pazar
Yine Boğaz, Yine Çubuklu

Bunlar dünden havadisler. Bir de bugün ne yaptığımı öğrenmek ister misiniz? Evdeki ilk hasarımı yaptım. Bilgisayarımızın artık "spacebar" tuşu yok. Küçücük parmaklarımı soktum klavyenin içine, bir güzel çıkardım tuşu yerinden. Napayım? Beni bilgisayarla oynatmasalardı :(
1 Eylül 2009 Salı
Aynalar-Aynalar
"Eğletmen beni, söyletmen beni, ağlatman beni! Aynalaaaar, aynalaarrr..." diye mırıl mırıl mırıldanıyor, bazen de söylerken gözleri doluyor...
Ancak aynalar benim için başka bir anlam ifade ediyor. Aynaların karşısı, benim için kendimi görüp hemen gülmeye başladığım yerler. Mesela bu akşam üzeri, annem işten gelir gelmez babamla birlikte beni yıkadılar. Ardından da saçlarımı taramak için banyoda aynanın karşısına geçtik. Öyle mutlu oluyorum ki ayna görünce. Annemler bunu keşfettiler ya canım sıkkın olduğında da hemen beni aynanın karşısına getiriyorlar :)
Anneannem İle Haylazlıklar
İşte ilk olarak prensesliğimi belgeleyen mini elbisem ve tacım, hemen ardından kışın elbiselerimin üzerine giyeceğim mini bolerom :)
Etiketler:
Bebek defilesi,
Süslü Anneanne,
Süslü Dİla
29 Ağustos 2009 Cumartesi
Utanıyorum Ama
Annem en beğendiği yüz ifademin büyük tuvaletimi yaparkenki ifadem olduğunu söylüyor. Biraz ayıp bir konu olduğu için utanıyorum, özür dilerim. Bu sabah annemlere kahvaltı hazırlayayım diye koridoru geçerek mutfağa ulaşmaya çalışıyordum ki; banyonun önüne gelince çağrışım mı yaptı nedir? Aklıma tuvalet ihtiyacım geldi :)
Haylaz annem de hemen bunu görüntüledi. Yapma, etme dedim ama nafile :)
22 Ağustos 2009 Cumartesi
Aman da Kızlar, Ne Zor İmiş Burçak Yolması....
Aman da kızlar, ne zor imiş burçak yolması
Burçak tarlasında yar yar, gelin olması
Bu akşam üzeri annem bana şeftalili yoğurdumu yedirirken biraz huysuzluk ettim. Zaten bu aralar üst dişlerim de patladığı için iyice huysuzum ve yemek yerken hep bunu yapıyorum aslında. Ben ağzımı kasa gibi kilitleyince annem çaresiz kaldı ve de babamdan müzikli yardım aldı. Babam sazıyla "Burçak Tarlası" türküsünü çaldı, annem de söyledi, anneannem de dayanamayıp bizi fotoğrafladı... Türküyü duyar duymaz hemen açtım ağzımı, hem eşlik ettim hem de yoğurdumu bir güzel yedim :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)