İşte bugün ikisi de bize geldiler. Bana BOBO'yu getirmişler. Bobo o kadar kocaman ki evdeki yeri salonun baş köşesi oldu haliyle. İçimizde en büyüğümüz artık Bobo, ona saygı göstermeliyiz :)
29 Haziran 2009 Pazartesi
Yaşasın! Bobo Geldi
Etiketler:
Bobo,
Necla Tura,
Oyuncak Ayı,
Türkan Tura
İlk Bakkal Ziyaretim
28 Haziran 2009 Pazar
27 Haziran 2009 Cumartesi
İşte Bu Aralar Böyle Bizim Kız :)
Bugün Yasemin teyzem, Özgür amcam ve de tamtamım Beren ziyaretimize geldiler. Ben bütün gün öyle keyifsizdim, öyle keyifsizdim ki sormayın. Ama kapıda onları görünce yüzüm hemen değişti. Başta Özgür amcam olmak üzere hepsine gülücükler dağıttım."Nihayet seni gülerken görebildik bugün." dedi annem. Onları görmek bana ilaç gibi geldi. Bana bir sürü ciciler, hediyeler getirmişler. Çok mutlu oldum. Annem hep Yasemin teyzeden bilgiler alma amacındaydı. Özellikle de ishal ve de diş durumları ile ilgili sordu da sordu. Süpürge ile uyuduğumu duyan Özgür amca anneme bundan vazgeçmem için tavsiyelerde bulundu. Yasemin teyze de kendisinin Beren'i nasıl uykuya alıştırdığını anlattı anneme. Annem de "Vallahi hastalıktan sanırım, bu aralar böyle bizim kız, normalde uslu uslu uyurdu." deyip durdu. Sanki beni savunuyor gibiydi :)
Beren de çok şirindi. Bana çok ilgi gösterdi. Özellikle bana yaklaştığında dudaklarını uzatıp durması annemin çok hoşuna gitti. Beren'e baktıkça benim geleceğimi görüyor gibiydi. Misafirlerimiz gidince, bana ikimizin büyüdüğümüzde iyi arkadaş olmamızı çok istediğini söyledi. Bence de olabiliriz, hiç mahsuru yok :)
Dip Not :) Siz gittikten sonra ben çok uslu durdum ve de eskisi gibi anneme sarılarak, süpürgesiz bir biçimde uyudum Yasemin teyzecim. Umarım bununla birlikte süpürge sezonu kapanmış olur.
O, Öyle mi Çalınıyordu?
26 Haziran 2009 Cuma
"Ya sana birşey olsaydı!"
Annem sabahtan beri bana sarılıp sarılıp bu cümleyi tekrarlıyor. Neden mi?
Dün gece 02:00 sıralarında annemle babam benim acıkmamdan kaynaklı ağlamama uyandılar. Annem beni bir güzel emzirdi. Geceleri emzirilirken ben gözümü hiç açmadan uyuduğum için olanları sonradan annemden dinledim. Yaklaşık 02:30 civarı annem beni yatırmış ve de kendi de yatmaya gidiyormuş ki saate bir bakayım demiş. Benim kaçta yatıp, kaçta kalktığım onun için önemli tabii ki. Saate bakmak için salona geldiğinde evimizin kapısını ardına kadar açık olarak bulmuş. İlk etapta eve hırsız girdi sanmış. (Bu arada bizim evin kapısı cidden kale kapısı gibi, üzerinde de bir sürü kilit var. ) Hemen kapıyı kapatıp koşarak ve de bağırarak babamın yanına gitmiş. Babam da hemen uyanıp evi dolaşmaya başlamış. Annem de arkasında. Salonda herşey yerli yerinde duruyormuş. Kaybolan hiçbirşey yok, telefon, cüzdan vs. herşey yerindeymiş. Babam evi iki kez araştırıp her yere bakınca eve kimsenin girmediğini sadece kapının iyi kapanmadığını anlamışlar. Kapıyı en son annem kapatmış daha doğrusu kapattığını sanmış. Babam hep anneme kapıyı yatarken kilitlemesini söyler. Annem de "tamam" der ama bir türlü bunu yapmaz. Neymiş? Deprem olursa kiliti o telaşla açamaz ve de koşamazmışız. Babam buna "6. kattan aşağıya mı koşacaksın?" diye cevap verir hep. Bu olay anneme ders oldu sanırız.
Evde kimsenin olmadığını anlayınca ikisi de tekrar yatmışlar ama uyku ne mümkün. Tekrar tekrar kalkıp evin içinde birini aramışlar. Benim başıma gelip gelip yerimde duruyor muyum diye bakmışlar hep. Annem diyor ki:
-Ne panikti! İçeride biri olsaydı herhalde benim bağırmalarımla hemen aksiyon alır, saldırır, ateş eder vs. kurtulmak için birşeyler yapardı.Ama insan böyle bir anda mantıklı düşünemiyor. Sessiz olayım, içeriden elime odun, oklava birşey alayım, gidip sessizce Bülent'i uyandırayım diye düşünebilmek o anda imkansız. Hele ki gerçekten biri olsaydı, Dila'yı çalsaydı, alıp götürseydi ben ne yapardım, biz ne yapardık.
Sabaha kadar her ikisi de en ufak bir tık sesinde uyanmışlar. Ama babam daha çok uyanmış buradan hakkını verelim. Gördüğünüz gibi gündüzlerimiz kadar gecelerimiz de oldukça heyecanlı.
Dün gece 02:00 sıralarında annemle babam benim acıkmamdan kaynaklı ağlamama uyandılar. Annem beni bir güzel emzirdi. Geceleri emzirilirken ben gözümü hiç açmadan uyuduğum için olanları sonradan annemden dinledim. Yaklaşık 02:30 civarı annem beni yatırmış ve de kendi de yatmaya gidiyormuş ki saate bir bakayım demiş. Benim kaçta yatıp, kaçta kalktığım onun için önemli tabii ki. Saate bakmak için salona geldiğinde evimizin kapısını ardına kadar açık olarak bulmuş. İlk etapta eve hırsız girdi sanmış. (Bu arada bizim evin kapısı cidden kale kapısı gibi, üzerinde de bir sürü kilit var. ) Hemen kapıyı kapatıp koşarak ve de bağırarak babamın yanına gitmiş. Babam da hemen uyanıp evi dolaşmaya başlamış. Annem de arkasında. Salonda herşey yerli yerinde duruyormuş. Kaybolan hiçbirşey yok, telefon, cüzdan vs. herşey yerindeymiş. Babam evi iki kez araştırıp her yere bakınca eve kimsenin girmediğini sadece kapının iyi kapanmadığını anlamışlar. Kapıyı en son annem kapatmış daha doğrusu kapattığını sanmış. Babam hep anneme kapıyı yatarken kilitlemesini söyler. Annem de "tamam" der ama bir türlü bunu yapmaz. Neymiş? Deprem olursa kiliti o telaşla açamaz ve de koşamazmışız. Babam buna "6. kattan aşağıya mı koşacaksın?" diye cevap verir hep. Bu olay anneme ders oldu sanırız.
Evde kimsenin olmadığını anlayınca ikisi de tekrar yatmışlar ama uyku ne mümkün. Tekrar tekrar kalkıp evin içinde birini aramışlar. Benim başıma gelip gelip yerimde duruyor muyum diye bakmışlar hep. Annem diyor ki:
-Ne panikti! İçeride biri olsaydı herhalde benim bağırmalarımla hemen aksiyon alır, saldırır, ateş eder vs. kurtulmak için birşeyler yapardı.Ama insan böyle bir anda mantıklı düşünemiyor. Sessiz olayım, içeriden elime odun, oklava birşey alayım, gidip sessizce Bülent'i uyandırayım diye düşünebilmek o anda imkansız. Hele ki gerçekten biri olsaydı, Dila'yı çalsaydı, alıp götürseydi ben ne yapardım, biz ne yapardık.
Sabaha kadar her ikisi de en ufak bir tık sesinde uyanmışlar. Ama babam daha çok uyanmış buradan hakkını verelim. Gördüğünüz gibi gündüzlerimiz kadar gecelerimiz de oldukça heyecanlı.
25 Haziran 2009 Perşembe
Babamla Müzik Aşkımız
Babamın yanıbaşındaki süpürgeye de dikkatinizi çekerim. Konser işe yaramazsa diye hazır ve de nazır olarak bekliyordu :)
Sonuç ne mi oldu? İkisi de işe yaramadı. Annem daha büyük süpürgeyi çalıştırdı. O çalışınca hem ben, hem de babam birlikte uyuduk :)
Etiketler:
bebeklerde diş çıkarma,
bebeklerde gece uykusu,
Bülent Aydın
Uzaklardayken...
Geçtiğimiz hafta annem ve anneannem ile Konya'daydık. Büyük anneannemi yani Sevimannemi ziyaret ettik. Sevimannem ben minicikken beni görmeye gelmişti. Yaklaşık bir ay birlikte kalmıştık. Bu sefer beni gördüğünde, çok büyümüş olduğumu söyledi.
Konya'da sadece Sevimannem yok. Annemin neredeyse bütün akrabaları orada. Annemin teyzeleri, anneannemin dayıları, yeğenler, kuzenler vs. bir sürü insanla tanıştım. Hatta tanıştığım bazı kişiler için annem ilginç soy ağaçları çıkardı. "Bak kızım bu amca senin dayının, dayısının, dayısı" ya da "bu teyze en kocaman teyze yani annenin teyzesinin teyzesi" gibi...
Konya'dayken kalabalığı sevdiğimi farkettim. İlk birkaç gün ne kadar uslu bir kız olduğumu herkese gösterdim. Ama ardından sıkıntılarım başladı.
İshal ve ağlama gibi şikayetlerim olduğu için annem beni doktora götürdü. Orada bir Gaita tahlili yapıldı. Bağırsaklarımda mikrop tespit edildi. Annem hemen "ah ben o dutları neden yedim ki "diye üzülmeye başladı, çünkü kendisi büyük teyzemin dut ağacına dadanmıştı gider gitmez :)
Birkaç günlük ilaç tedavisinin ardından tekrar bir tahlil daha yaptırdık. Onda da mikrop yerini iltihaba bırakmıştı. İshalli bez adedimin sayısında düşüş de olmuştu. Ama bugün İstanbul'a gelir gelmez yine tüm bezlerimi büyük tuvaletimle kirlettim. Bu sefer ishal yok ama müthiş derecede ağlıyorum. Gerçi bu ishal durumlarının en başından beri uyanık olduğum her saniye hep ağlıyorum zaten. Uykuya dalmam da yine küçüklüğümdeki gibi elektrik süpürgesi ile oluyor ancak. Annemi bu çok üzüyor farkındayım. Aynen kolik olduğum zamanlardaki gibi günler geçiriyoruz şu sıra. Muhtemelen bu ağlamalarımın sebebi biraz da dişlerim herhalde. Hem ağlıyorum hem de deli gibi ne bulursam ağzıma sokuyorum. Annemler beni yarın yine doktora götürecekler. Umarım çabuk atlatırım.
İşte bu sağlık sorunlarının arasında bol bol akraba ve ev gezmesi yaptım. Benden 1,5 ay sonra doğan kuzenim (büyükteyzemin torunu) Elif ile de tanıştım. İkimiz de bebek olduğumuzdan sanırım, gözlerimizi birbirimizden ayıramadık.
Bir de aynı teyzemin diğer bir torunu Berra ablam vardı. Kendisi 5 yaşında. Benimle çok ilgilendi. Annemle birlikte benim altımı temizledi, beni uyuttu. Başımda bekledi. Bana okulda öğrendiği şarkılardan söyledi. Bazı şarkıları anneme de öğretti.
Seyahatimiz keyifli idi ama sanırım annemleri çok yordum. Umarım bir daha gideriz ve de o zaman çok uslu durarak, yaptıklarım için kendimi affettirebilirim :)
Bu arada ayrı kaldığımız zaman içerisinde babamı nasıl özlediğimi tahmin edersiniz. Bunca günden ve bunca ağlamadan sonra onu görür görmez hemen kahkahalarla güldüğümü ayrıca belirtmek isterim :)
Konya'da sadece Sevimannem yok. Annemin neredeyse bütün akrabaları orada. Annemin teyzeleri, anneannemin dayıları, yeğenler, kuzenler vs. bir sürü insanla tanıştım. Hatta tanıştığım bazı kişiler için annem ilginç soy ağaçları çıkardı. "Bak kızım bu amca senin dayının, dayısının, dayısı" ya da "bu teyze en kocaman teyze yani annenin teyzesinin teyzesi" gibi...
Konya'dayken kalabalığı sevdiğimi farkettim. İlk birkaç gün ne kadar uslu bir kız olduğumu herkese gösterdim. Ama ardından sıkıntılarım başladı.
İshal ve ağlama gibi şikayetlerim olduğu için annem beni doktora götürdü. Orada bir Gaita tahlili yapıldı. Bağırsaklarımda mikrop tespit edildi. Annem hemen "ah ben o dutları neden yedim ki "diye üzülmeye başladı, çünkü kendisi büyük teyzemin dut ağacına dadanmıştı gider gitmez :)
Birkaç günlük ilaç tedavisinin ardından tekrar bir tahlil daha yaptırdık. Onda da mikrop yerini iltihaba bırakmıştı. İshalli bez adedimin sayısında düşüş de olmuştu. Ama bugün İstanbul'a gelir gelmez yine tüm bezlerimi büyük tuvaletimle kirlettim. Bu sefer ishal yok ama müthiş derecede ağlıyorum. Gerçi bu ishal durumlarının en başından beri uyanık olduğum her saniye hep ağlıyorum zaten. Uykuya dalmam da yine küçüklüğümdeki gibi elektrik süpürgesi ile oluyor ancak. Annemi bu çok üzüyor farkındayım. Aynen kolik olduğum zamanlardaki gibi günler geçiriyoruz şu sıra. Muhtemelen bu ağlamalarımın sebebi biraz da dişlerim herhalde. Hem ağlıyorum hem de deli gibi ne bulursam ağzıma sokuyorum. Annemler beni yarın yine doktora götürecekler. Umarım çabuk atlatırım.
İşte bu sağlık sorunlarının arasında bol bol akraba ve ev gezmesi yaptım. Benden 1,5 ay sonra doğan kuzenim (büyükteyzemin torunu) Elif ile de tanıştım. İkimiz de bebek olduğumuzdan sanırım, gözlerimizi birbirimizden ayıramadık.
Bir de aynı teyzemin diğer bir torunu Berra ablam vardı. Kendisi 5 yaşında. Benimle çok ilgilendi. Annemle birlikte benim altımı temizledi, beni uyuttu. Başımda bekledi. Bana okulda öğrendiği şarkılardan söyledi. Bazı şarkıları anneme de öğretti.
Seyahatimiz keyifli idi ama sanırım annemleri çok yordum. Umarım bir daha gideriz ve de o zaman çok uslu durarak, yaptıklarım için kendimi affettirebilirim :)
Bu arada ayrı kaldığımız zaman içerisinde babamı nasıl özlediğimi tahmin edersiniz. Bunca günden ve bunca ağlamadan sonra onu görür görmez hemen kahkahalarla güldüğümü ayrıca belirtmek isterim :)
11 Haziran 2009 Perşembe
Henüz Çok Gencim
Geçenlerde Selver teyze, Ertuğ amca ve de kızları Şevval bize geldiler. Şevval 20 aylık bir arkadaşım. Selver teyzem bana bir elbise almış. Çok beğendim, giyince size de göstermek istedim. Nasıl olmuş? Bence çok yakıştı ama üstüm başım açılıyor hep, sanırım elbise giymek için biraz gencim :)
Sadece elbise değil, bana ayrıca Şevval'in mama sandalyesi ve de yürütecini de getirmişler. Zaten onun beşiğinde yatıyorum doğduğumdan beri. Ama ben de bazı şeylerimi onlara verebileceğim galiba sonunda. Çünkü öğrendik ki Şevval'in bir kardeşi olacakmış. Hatta tahmini doğum tarihi benimki ile aynı gün. Yani ben 1 yaşıma gelince, minik bebek doğacak. Annemle babam bu habere hem sevindiler, hem de şoka girdiler. Annem hemen "iyi, iyi, kızımın bir sürü kardeşi olur, böylece ileride bize -benim neden kardeşim yok- diye kızmaz" dedi :)
10 Haziran 2009 Çarşamba
8 Haziran 2009 Pazartesi
7 Haziran 2009 Pazar
Özel Bir Gün
Annem bugün yıllardır hasretle yapmak istediği birşeyi yaptı. Yıllardır birileri ile hepbirlikte aynı sofrada yemek yemek istiyordu. Bu, bugün bizim evde gerçekleşti. Bunu daha önce ne zaman yaşamıştı hatırlamıyor bile. Bir daha gerçekleşir mi bilinmez. Sonunda yine ayrılık olsa da annem için özeldi.
6 Haziran 2009 Cumartesi
O Ağacın Altı'nda
Hastane ziyaretimizin ardından açık havada vakit geçirmek istedik. Çamlıca'ya "O Ağacın Altı"na gittik. Açık hava bana mutluluk veriyor bir de annemin yediği dondurmadan tatmak da süperdi tabi. Babamın profiterolü dilimin ucuna değdirdiğinde nasıl hoşuma gittiğinden bahsetmeyeceğim bile :)
Ayrıca da dişlerim için kimseye ihtiyacım yok sanırım, kendim de gayet iyi kaşıyabiliyorum.
Asrın Efe Doğdu
Etiketler:
Asrın Efe Yalçın,
Kamuran Yalçın,
Rüzgar Öz,
Sibel Öz
5 Haziran 2009 Cuma
Takipçilerim
Blogumun takip edilmesi çok hoşuma gidiyor. Annemin iş yerindeki arkadaşları, uzaktaki akrabalarım vs. beni takip ediyorlar biliyorum, yorumlarını okudukça da mutlu oluyorum ama size özellikle 2 kişiden bahsetmek istiyorum.
Birincisi annemlerin şirketinin hizmet verdiği firmalardan biri olan UPM'den Funda Abla. İkincisi de babamın iş arkadaşı Burcu Abla. Her ikisi de blogumu sıkıca takip ettiklerini söylüyorlar anneme. Ne güzel değil mi? Tüm takipçilerimi seviyorum :)
Birincisi annemlerin şirketinin hizmet verdiği firmalardan biri olan UPM'den Funda Abla. İkincisi de babamın iş arkadaşı Burcu Abla. Her ikisi de blogumu sıkıca takip ettiklerini söylüyorlar anneme. Ne güzel değil mi? Tüm takipçilerimi seviyorum :)
Etiketler:
Burcu Okan Elibol,
Funda Başar,
UPM Kymenne
Günün Özeti
Bugün aylık kontrolüm ve de aşılarım vardı. Sabah annem ve babam ile bunun için yollara döküldük. Aşılarımı oldum, tartıldım ve de boyum ölçüldü. 6 kg ve de 62 cm imişim. Yani 500 gr almış ve 2 cm uzamışım. Anneme gelişimimin iyi olduğu ve de ek gıdaya geçmemesi tavsiye edildi. Annem yine de kulağıma eğilip, "üzülme kızım gizli gizli de olsa su vereceğim ben sana:)" dedi. Biraz daha yalanmaya devam edeceğim sanırım :)
4 Haziran 2009 Perşembe
3 Haziran 2009 Çarşamba
Yeniden Merhaba
Artık İnternet'e kavuştuk. Hemen size bu bir haftamızı yazmak istedim. Yeni evimize taşındık, yerleştik. Bu evimizi sevdik. Bir daha taşınmayız umarım. Annem taşınma uzmanı olduğunu söylüyor. Bu taşınma ve yerleşme telaşı içerisinde hayatıma üç önemli değişiklik girdi.
İlki, 4 aylık oldum artık. Kocaman bir kızım yani, tabi yeni doğanlara göre:)
İkincisi, yarım yamalak olsa da artık dönme hareketlerim iyice arttı. Bugün annem beni sırtüstü yatar vaziyette karyolada bırakıp kısa süreliğine içeri gitmişti ki geldiğinde yüzükoyun yattığımı gördü.
Üçüncüsü de artık ek gıdalara geçme isteğimi resmen belli ediyorum. Annemler ellerine bir yiyecek, su, çay vs. aldılar mı hemen emziğimi tükürür gibi dışarı atıyorum ve yalanmaya başlıyorum. Sofradaki tabak, çatala da uzanmaya çalışıyorum bir yandan. Annemin sütü yettiği için ilk 6 ay bana başka hiçbirşey vermemeye kararlıydı ama sanırım benim bu hallerime dayanamayacak.
Bu üçünün dışında bir de diş olayım var ki ayrı bir yazıyı hak ediyor :(
İlki, 4 aylık oldum artık. Kocaman bir kızım yani, tabi yeni doğanlara göre:)
İkincisi, yarım yamalak olsa da artık dönme hareketlerim iyice arttı. Bugün annem beni sırtüstü yatar vaziyette karyolada bırakıp kısa süreliğine içeri gitmişti ki geldiğinde yüzükoyun yattığımı gördü.
Üçüncüsü de artık ek gıdalara geçme isteğimi resmen belli ediyorum. Annemler ellerine bir yiyecek, su, çay vs. aldılar mı hemen emziğimi tükürür gibi dışarı atıyorum ve yalanmaya başlıyorum. Sofradaki tabak, çatala da uzanmaya çalışıyorum bir yandan. Annemin sütü yettiği için ilk 6 ay bana başka hiçbirşey vermemeye kararlıydı ama sanırım benim bu hallerime dayanamayacak.
Bu üçünün dışında bir de diş olayım var ki ayrı bir yazıyı hak ediyor :(
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)