30 Ekim 2010 Cumartesi

Dedemle Bir Gün

Bugün annemin babası yani İsmail Dedem bizdeydi. Kendisiyle sanırım 6 aydır görüşememiştik. Beni görünce gözlerine inanamadı. Çok büyümüşüm öyle dedi. Dedemle çok güzel oynadık. Ona kitaplarımdaki hayvanların resimlerini gösterdim. Ben tek tek hayvanların adını söyleyince dedem çok şaşırdı. Hatta sadece hayvanlar değil, kitaptaki eşyalar, sebze ve meyveleri de saydımbir bir... Aslında normalde biliyorum ama nedense bugün ısrarla patatese turp dedim hep :)


Dedem giderken bana "Gel Dila'cım seni Gebze'ye götüreyim." dedi. Hemen kucağına çıktım, anneme önce bir öpücük ardından da bir baybay yaptım. Hazırdım yani gitmeye. Ama annem ayrılamıyor işte benden ne yapalım? Duramıyor bensiz. O nedenle annem biraz daha büyüyene kadar erteleyeceğiz ev dışında kalmalarımı :) Ama ileride okula falan başladığımda belki ara sıra giderim dedemlerde kalmaya.

28 Ekim 2010 Perşembe

Bir Cumartesi Günlüğü

Geçen hafta Cumartesi annemle bir gezdik, bir gezdik sormayın. Önce Akmerkez'e gittik. Ömrümde ilk defa Akmerkez'e gittim. Aslında bunda ne var diyebilirsiniz, bence de sıradan bir alışveriş merkezi işte. Ama burada önemli olan oradaki oyuncaklara gösterdiğim ilgi idi. Önce bir müddet izledim hepsini. Hepsini tek tek inceledim. Annem oyuncakları anlattı bana. Ardından 1 saatin sonunda dönen salıncağa binmek istedim. Salıncağa binmek için annem oradaki görevli abiye para verdi. Abi de anneme jeton verdi. Çok garip. Parktaki salıncaklar için jeton almıyorduk.
Neyse salıncağa bir kardeş daha bindi benimle birlikte. Onun da adı Elaidi. Yani salıncakta iki prenses, Dila ve Ela idik. Onun annesi "Ela!" benimki de "Dila!" diye bize seslenip duruyorlardı :)

Derken sonra biraz da oyuncaklara baktık. Nazar değmesin ama annem benim oyuncaklara yapışıp kalmamam, istediğim şeyler için tutturmamam konusunda çok mutlu. Gerçekten de sadece bakıyor ve de sonra anneme gösterip yoluma devam ediyorum.

Akmerkez gezimizin ardından o civarda oturan dostum Şeref'i de ziyaret ettik. Onun kim olduğunu size daha önceden yazmıştım. Şeref ile birlikte çok güzel oyunlar oynadık. Koşturduk durduk evinin içinde. Kedi ile oynadık. Benim bacaklarıma sarıldı. Ben hiç korkmadım.

Derken eve dönüş yoluna düştük. Bütün gün o kadar yorulmuşum ki yollarda top attıysalar da ben duymadım. Motorda, takside kılımı kıpırdatmadan uyudum durdum hep. Annem yine seyretmelere doyamamıştır beni eminim ki :)






2 Ekim 2010 Cumartesi

Müzik Okulu, Taylan ve Beren Tamtamlarım

Geçen hafta arkadaşlarım Taylan ve Beren ile birlikte Yamaha Müzik Okulu'nun düzenlediği kısa bir deneme dersine gittik. Annelerimiz bizlerin vereceği tepkiyi görmek için çok heyecanlılardı.
Ders başlamadan önce dışarıda beklerken Taylan ve Beren ile koşuşturduk durduk. Beren ile kız dayanışması gösterip yine birbirimize sarıldık hep. Özgür amcam ikimizi birden yanına oturttu. Yasemin teyzeme "bir kızımız daha olsa mı acaba?" bile dedi. Duymadık sanmayın :)

Taylan ise yanağımdan makaslar alıp alıp "fıstık-fıstık" diyordu hep bana :)

Derken ders başladı. Sınıfta yerlerimizi aldık. Grubumuzda 2 tane bizlerden büyük 3 yaşlarında abiler de vardı. Öğretmenimiz bizlere çeşitli aletleri tanıttı. Hep brilikte şarkılar söyledik. Ritm duygumuzu ölçmeye yönelik davul-def karışımı bir takım aletlere vurmamızı istedi. Marakas tarzında şıkırdayan yumurtaları havada sallayıp sallayıp öğretmenimiz söyleyince arkamıza saklamamız gerekiyordu. Hareketleri bizlerle birlikte annem, Nazlı ve Yasemin teyzelerle, Özgür amcam da yapıyordu:) Bizlerle birlikte deyince sanki bizler hareketleri düzenli bir şekilde yapıyormuşuz gibi geldi değil mi? Sınıfta bu faaliyetler olurken Taylan başka oyuncakların peşinde, Beren öğretmenin arkasındaki oyuncak dolabının etrafında bense annemin eteğinde başka şeylerle oyalanıp duruyorduk.
Birden öğretmenimiz"kim palyaço olmak ister?" dedi. 3 yaşındaki abilerden biri hemen öğretmenin yanına koştu. Abinin yüzü boyanırken annem bana usulca yaklaşıp "dilacım, bak makyaj yapıyorlar" dedi. Bunu duyan ben, geri geri yürüdüm. Yüzümde muzip bir gülümseme ile oturdum öğretmenin dizinin dibine, uzattım yüzümü kendisine. E diyorum size süslüyüm, süslü. Öğretmen beni bir güzel boyadı. Oldum mu ben de tam bir palyaço :)

Çok yakıştı bence... Eve giderken bile silmedik. Yollarda, vapurda falan herkes bana baktı. Çok süper birşey ya, herkesin benimle ilgilenmesi harika yani. Büyümek istemiyorum :)
Not: O gün hafif bir burun akıntım vardı. Arkasından hasta oldum. Duydum ki Beren dostum da hasta olmuş. Benden geçti sanırım. Çok geçmiş olsun Beren'cim.

Babamla Alışveriş Telaşı

Geçtiğimiz haftasonu kış için hem sokak hem de ev ayakkabılarımı yeniledik. Alışveriş için Kadıköy'e gittik. Annem benimle tek başına alışverişin zor olabileceğini düşünerek babamdan da yardım rica etti. Böylece alışverişi üçümüz birlikte yaptık. Bana cici pappalar aldık. Kışın giydiğimde görürsünüz artık. Tabi ayaklarım büyümüş tam 22 numara olmuş. Halbu ki bu yılın başında 21 numaraydı :)

Alışverişimizin bir kısmında hediyelik eşyaların satılı olduğu bir pasaj çok ilgimi çekti. Özellikle yerlerdeki ışık oyunları aklımı başımdan aldı. Yerlere oturdum, ışıkları yakalamaya çalıştım. Epey bir zamanda burada oyalandım. Annem ayakta babam da yerlerde ağaç oldular beni beklerken. Ama ne yapayım düzen böyle. Bu yaş dönemimde böyle şeyler çok ilgimi çekiyor, suç benim mi? :)

Çalışma Masamdan Görüntüler

Her çocuk gibi ben de evdeki teknolojik aletleri kurcalamaya bayılıyorum. Neyse ki annem müdahale ettiğinde çok fazla ısrarcı olmuyorum. Bilgisayar, telefon (benim dilimde fofon) çok cazip cihazlar. Annem beni uzak tutmaya çalışıyor ya bakalım ne kadar başarılı olabilecek?