28 Temmuz 2010 Çarşamba

1,5 Yaşımı Kutlamak İçin Kuaföre Gittim

Yaklaşık 2 saat sonra 1,5 yaşımı doldurmuş olacağım. 30 Ocak 2009'dan - 30 Temmuz 2010'a...
Bu bizim için çok önemli. Akşam üzeri kutlama için annemle kuaföre gittik. Kuaför Yeşim Abla şaçlarımı balıksırtı modelinde ördü. Normalde evdekiler toka takarken bile kıyameti koparan ben, kuafördeki koltukta çıt çıkarmadan oturdum. Diyorum size konu süs olunca dayanamıyorum.

22 Temmuz 2010 Perşembe

Kraker ile Bisküvi Saati

Başlığı okuyunca size mamalardan bahsedeceğim sandınız değil mi? Kandırdım işte!

Kraker bu köpişin adı. Emre abimin kuzeninin köpişi. Geçen gün ben onlardayken Kraker de ziyarete geldi. Ben hiç korkmadan sarıldım, öptüm, sevdim Kraker'i. Onunla oynadım, onu kendi bisküvisi ile besledim bir güzel. Elimi ağzının içine kadar soktum. Çok sevimli.. Ne havlıyor ne de ısırıyor. O gün annem beni almaya geldiğinde kapıda heyecanlı heyecanlı anneme anlatmaya çalıştım Kraker'in varlığını. Annem genelde hayvanlardan korkar. Ama Kraker'e dokunabildi neyse ki.. Ben büyüdüğümde annemin hayvanlar konusunda korkusuna yardımcı olabilirim belki...

20 Temmuz 2010 Salı

Firuze Ablam ile Akşam Sefası

Geçen akşam annem işten eve yanında bir abla ile geldi. Firuze abla ile. Firuze abla annemin çok eski bir arkadaşı. Şimdi İngiltere'de yaşıyor. Türkiye'ye ailesini ve bizleri ziyarete geldi.
Firuze abla çok komik bir abla. Birlikte yemek yedik, oynadık. İngiltere'deki çocukların ne kadar şımarık olduklarından bahsetti bize. Ben öyle değilmişim. O dedi vallahi :)
Keşke hep burada olsaydı ya da daha sık gelebilseydi ama sadece yılda bir kere gelebiliyormuş. En son ben annemin karnındayken görüşmüşler, bir daha görüştüğümüzde herhalde ben kocaman olmuş olurum. Yarın sabah gidiyormuş evine. İyi yolculuklar Firuze ablacığım.

Süs - Püs, Bilezik - Kolye

Tatilimize dair özel bir konunun altını çizmek istiyorum. Tatilde süslenme merakım hat safhaya ulaştı. Kaldığımız otelde bulunan bijuteri mağazasının altını üstüne getirdim. Nil, 2 tane halası, Nil'in kuzeni Doğa abla, annem, anneannem hep beraber doluştuk mağazaya. Ben kendime süper bilezikler seçtim. İlk başta 3 adet bilezik aldım ve bunlarla bir süre yetindim. Derken tatilin ortasında 2 adet daha ekledim kollarıma. Hepsini kendim seçtim ve de kollarıma kendim taktım sayılır. Ancak ne olduysa döneceğimiz gün oldu. Mağazadaki abi ile vedalaşmaya gittim. Abi ile vedalaştım ama bileziklerle vedalaşamadım. Ne bulduysam taktım takıştırdım. Boyum neye uzanıyorsa onu aldım hemen koluma, boynuma taktım. Tabi bunda anneannemin teşvikleri de epey etkili oldu. Anneme de fotoğraflarımı ve de videolarımı çekmek düştü. Süslü müyüm nedir?

14 Temmuz 2010 Çarşamba

İlk Yaz Tatilim

Geçtiğimiz hafta annem ve anneannemle ilk yaz tatilimi geçirdim. Herşey süperdi. Ayvalık'a gittik. Otobüs ile. O kadar uslu idim ki yol boyunca, çıt çıkarmadan uyudum hep. Otobüste bizimle aynı otele gidecek olan bir aile daha vardı. O ailenin en küçük ferdi Nil abla ile oynadım hep uyanık olduğum zamanlarda da. Nil abla 5 yaşında ve de benim en iyi arkadaşım oldu ilk tatilimde.
Neler yapmadım ki? Havuza, denize girdim. Plajda kova ve küreğimle kumlarla oynadım. Oyun odasında kaydıraktan kaydım, oyuncak evin içinde annemle evcilikler oynadım. Tam dolu dolu bir haftayı bu şekilde dinlenerek, uzun uzun uyuyarak, yüzerek geçirdim.
Annem ile benim doğumumdan bu yana ilk kez bu kadar uzun bir süre için birlikte vakit geçirmiş olduk. Bu çok keyifli idi.
Ben herşeyi annemle birlikte yapmak istedim. İtiraf edeyim ortam bana o kadar neşeli ve çekici geldi ki, yemek vakitlerimi restoranda oyalanarak geçirmek istemedim. Annem beni ne zaman restorana götürse yemeklerimi yemiyor onu elinden tutup oyun parkına doğru çekiyordum. Hal böyle olunca annem de çareyi yemeklerimi oyun salonunda yediremekte buldu. Tıpkı diğer anneler ve babalar gibi :) Annemin tatilinin büyük bir bölümü elinde tabak, benim peşimde dolaşarak geçti özetle.

Tatilde annemin kucağından hiç inmedim. Yürümek yerine onun beni kucağında taşımasını ve bu esnada bol bol öpüşmemizi tercih ettim. Bir de uyku düzenim var. Evden nevresimimi yanımızda götürmüştük. Ben yerimi yadırgamayayım diye anneannem bunu akıl etmiş ve de oteldeki yastığa bu nevresimi geçirmişti. Böylece otelde bana verilen bebek yatağını yadırgamadan uslu uslu kendi kendime uyumaya devam ettim tatilde de. Açıkhavadan mıdır denizde yorulmaktan mıdır bilinmez uykularım gün içerisinde 2 seferde toplam 4 saati buluyordu. Ben uyku için odaya yine annemle gidiyor ve sadece onu yanımda istiyordum. Böylece annem için bu tatil yemek tabağından sonra biraz da odada ben uyurken beklemece oldu diyebiliriz.
En keyifli anlarımız ise deniz kenarındakilerdi bence. Akşam saatlerinde güneş etkisini azalttığı zamanlarda, yani ben 2. uykumdan kalkar kalkmaz, üçümüz plaja gidiyor ve birlikte denize giriyorduk. Genelde yüzmeyi anneannem ile yapıyordum ama. Beni kollarımdan tutuyordu, ayaklarım arkada kalıyordu, ben ayaklarımı ve de ellerimi çırpıyordum. Bu sırada üçümüz de bağıra bağıra "kırmızı balık gölde, kıvrıla kıvrıla yüzüyor..." diye şarkı söylüyorduk. Denizden hiç korkmadım. Hiç ağlamadım. Suyun içinde çok mutlu oldum. Annem buna çok sevindi.

Annem başka davranışlarıma da çok sevindi. Mesela hiç yabanilik yapmadım. Hemen hemen herkese gülen yüzümle selamlar verdim, yemek yerlerken masalarına gittim. Tüm bebekleri sevdim ve anneme "dedek" diyerek gösterdim hepsini, Nil ve eniştesi Murat amca ile oynadım. İnsanlardan çekinmemem ve hep güler yüzlü olmam çok sevindirdi annemi.

Tatilde bir de dilim açıldı ki sormayın. Önce Nil in adını seslendim. Sonra Nil'in halası ve Murat amca nın eşi Arzu ablanınkini.. Ardından anneme yağdırdığım emir kipleri daha da belirginleşti ve keskinleşti. "Anne kalk, anne otur, anne ver, anne gel..." şeklindeki ricalarıma (!) en son "anne çek" i eklemiş oldum. Çek demek çekil demek :)

Daha ne maceralarım var anlat anlat bitmez ama son gün tur şirketinin hataları yüzünden biraz tatsız geçti. Saat 15:00 te bizi alması gereken otobüs gelmedi. 18:00 de gelen otobüste de bize yer ayrılmamıştı. Mecburen gece 24:00 teki otobüs ile dönmek durumunda kaldık. Oldukça keyifsizken Oğuz amcam ve de Eray teyzem yetişti imdadımıza. Bizi gelip otelden aldılar ve de hep birlikte Oğuz amcamların annelerinin evine gittik. Semoşla Necoş'u da görmüş olduk. Necoş bana kukla oynattı, bir de hop tek hop tek şarkı çaldı, ben de oynadım bir güzel..
O akşam her zamanki saatimde Eray teyzemin omzunda uyuyakaldım. Sonra gözümü bir açtığımda bir ara otobüsteydik. Sonra bir daha açtığımda ise İstanbul'da :) Yani dönüşte de hep uyudum geldim demek istiyorum. Hatta otobüsteki başka teyzeler dediler ki, bu nasıl uslu bebek böyle. Bütün gece hiç çıtı çıkmadı. Ya işte böyle usluyumdur ben, annemi hiç üzmem :)

Tatil denen şey süpermiş.. Arada yapmak lazım :)