31 Mayıs 2010 Pazartesi

Başka Kelimelerim de Var Tabii ki

Karga GAK'lar dışında söylediğim daha bir çok şey var tabii ki. Baba, dede, Ayşe, aç, süt, su ve çiş-bunlar söyleyebildiğim diğer kelimeler. Artık 16 aylığım. Bu yeteneklerimi buraya not etmemiz gerek. Unutulur falan belki, hemen yazalım.
Her telefon çalışında "baba" diyorum bi kere. Her kapı çalışında da. Bakkal amcalara ve Süleyman Amca'ya dede diyorum. Bunu anlatmıştım daha önce. Temizlik için gelen ablanın adı Ayşe. O nedenle Ayşe'yi pek bi güzel kıvırıyorum. Aç demeye yeni yeni başladım ya da annem belki de birazcık benzetiyordur. Birşeyin açılmasını istediğim de göstererek ve -a harfini belli belirsiz söyleyip -ç yi patlatarak yapıyorum bunu. Süt'ü çok zamandır söylüyorum. Sabah uyanır uyanmaz annemin elinden tutuyorum. Mutfağa götürüyorum. Dolabı açtırıp cezveye sütü döktürüyorum. Cezvenin sapından birlikte tutarak ocağa koyuyoruz. Süt ısınıyor ve ben de içiyorum. Bu içmemin de bir ritüeli var tabi.Elimizde biberon beşiğime gidiyoruz. Oradan yastığımı alıp kanepeye koyuyoruz. Ben sütümü o yastığa yaslanarak içmeyi çok seviyorum. Sütüm bitince de kendi kendimi alkışlıyor ve etrafımdakilere "hadi siz de alkışlayın" dercesine bakıyorum. Su kelimesi daha çok sü gibi çıkıyor. Bir de kim tuvalete girerse peşinden çiş diye bağırıyorum? 3 gündür de kendi bezimi işaret edip çiş diyor ve büyüklerimden bezimi çıkarmalarını istiyorum. Bu acaba neyin işareti bileniniz var mı? Tabi bunda oyuncak bebeğim Zeyno'yu oturağa oturtuyor olmamın payı da olabilir.
Her neyse bunların solda sıfır bırakacak bir kelime daha diyorum 2 gündür. "Anne". Bunu artık bariz şekilde çıkarabiliyorum. Bazen bu anne ler hızlanıp birleşip falan annenne de olabiliyor. O zaman da anneannem kendinden geçiyor. Bilinçlimi yapıyorum sanıyor, ne bileyim? Hiç annem dururken sana anneanne der miyim canım? Önce annemmmmm :)

"Karga GAK!"

Geçtiğimiz Cuma akşamı bize annemin Konya'dan çocukluk arkadaşı Marziye Teyze ve de kızı Cemre Abla geldiler. Çocukluk arkadaşı diyorum ama 5 yaşından beri görüşmemişler aslında. Sadece birbirlerinden haber alıyorlarmış arasıra... Nerden mi geldiler? Lüleburgaz'dan. Marziye Teyze'm hakimlik yapıyor orada. Ama korkmayın ciddi birisi değil aksine çok neşeli ve güler yüzlü...
Cumartesi hep birlikte benim en sevdiğim mekanlardan biri olan Özgürlük Parkı'na gittik yine. Hava çok sıcak olduğu için ağaçların altında dolandım genellikle. Zaten başka yere de gidemezdim çünkü doğduğumdan bu yana bilinçli bir şekilde söylediğim ilk iki kelime olan Karga GAK'ları gördüm ağaçların altında. Onlar da gökyüzünde yorulmuşlar sanırım ki oraya gelmişler. Arkalarında "Karga GAK!" diye bağıra bağıra koştum durdum. Peşimde de Cemre Abla ve annem tabii ki. Bir ara kargalar uçuşunca kendimi parktaki jimnastik aletlerinin önünde buldum. Cemre Abla'm spor yaptı ben de onu izledim. Marziye Teyze'm de bizleri izledi bir güzel. Onlar da bizi evlerine çağırdılar. Belki gideriz birgün. Hem oraya kadar gidince Feyhan Anneannaye de uğrarız belki. Kim bilir?

Kendimce Bir Ziyafet

Geçenlerde kaşıkla yemek yemeyi keşfettim. Şimdiye kadar çatala batırılabilecek yemekleri yerken annemin yardımıyla kendi kendime yiyebiliyordum. Ancak bahsedeceğim olayda kendi isteğimle annemin elinden kaşığı aldım ve de minik bezelyeleri güzel güzel kaşığa doldurup doldurup yedim. Bazen ağzıma götürürken hiçbirini düşürmüyor bazen de koca kaşıkta sadece bir tane bırakarak yemeğimi yiyordum. Biraz çabaladıktan sonra galiba işi eğlenceli kılmak istedim. Karnımı doyurmanın ötesinde bezelyeler benim için bir oyun aracı oldular. Bir güzel döktüm onları masama, bu sefer kaşıkla alıp tabağa koymaya çalıştım. Yer gör nasıl salça, nasıl yağ... Ama olsun, böyle olmazsa nasıl öğrenebilirim yemeyi. Bu olaylar olurken annem bana bir lokma da ekmek uzattı. Bir refleks midir bilinmez ama ekmeği aldım ve tabağın içine, yemeğin suyuna soktum. Bir nevi "bandıra bandıra" olayı yani... Bana böyle keşifler yapmama izin verdiğin teşekkür ederim anneciğim. Her akşam yemeğinin ardından bir ton temizlik yapman gerekse de benim merak duygumu köreltmemeye çalışıyorsun, ben bunu hissediyorum inan :)

Makyaj Merakım

Anneannemin makyaj çantasını karıştırmak benim için büyük zevklerden biri. Hatta bunu herkeslerden saklanıp bir kenarda yapmak daha da bir büyük keyif. Ama her defasında yakalanmasam bir de tam süper olur yani. Çaktırmayın ama eskiden açamadığım göz kalemlerini artık açabiliyorum. Geçenlerde annem halının üzerindeki siyah lekeye bakarak "Hay Allah ne olmuş buraya böyle!" dedi. İçimden kıs kıs güldüm :) Siz ne olduğunu anladınız değil mi? :)

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Gençlik Bayramım Şimdiden Kutlu Olsun

Bugün 19 Mayıs. Gençlik ve Spor Bayramı. Henüz genç sayılmayız ama şimdiden bana ve yaşıtlarıma kutlu olsun. Bu bayramların en güzel yanı resmi tatil olması nedeniyle annemin bana kalması :)
Annem bugün işe gitmedi. Hep birlikteydik. Sabahtan ilk önce anneannem geldi. Hep beraber kahvaltı yaptık. Ardından da bu sefer Hacer teyzem sabah kahvesine geldi bize. Genelde içlerinden sadece bir tanesi ile birlikte olduğum tüm kadınlar bugün biraradalardı. Üçünü birden görünce ne sevindim, ne sevindim. Muzip muzip gülmelerim, yan yan bakmalarım, şarkılar söylemelerim, nen nen diye bağıra bağıra müzik açtırmalarım, koltuğun arkasına ve de Ayı Bobo'nun altına saklanmalarım... Hepsi tavan yaptı bugün. Tüm şirinliğim ve cilvem üzerimdeydi.
Derken akşam üzeri, annemle önce terziye oradan da parka gidecektik ki anneannem de bizimle gelmeye karar verdi. Hep beraber düştük yollara.

Uykumu tam alamamış olmamın verdiği bir tatsızlıktı sanırım ki parkta pek neşem yoktu. Benim gibi parka gelen bir çok bebiş vardı. Ama ben onlarla hiç ilgilenmedim. Sallanmak bile istemedim salıncakta pek. Habire annem kucağına alsın, omzuna yatayım istedim. Beni güldürmek için anneannem ne yaptıysa başarılı olamadı. Bir astım ki yüzümü o kadar olur. Ama neyse ki kısa sürüyor bu hallerim. Eve dönerken annemin kucağında yapmadığım şirinlik kalmadı yine. Sağdan soldan bakanlara el sallamalar, öpücük yollamalar... Bir ara girdiğimiz marketin raflarını kurcalamalar ve annem beni uyardığında yüzüne masum masum bakıp gülmeler...

Özetle çok güzel bir gündü... Tam bayramdı yani.. Bir sonraki bayramı iple çekiyorum :)

Yine Bir H.A.S.A.L. Buluşması

Geçtiğimiz haftalardan birinde evimizde misafirlerimiz vardı. Annemin ortaokul ve lise arkadaşları geldiler. Genelde bu buluşmalar ayda ya da iki ayda bir oluyor aslında. Ekip de genelde Yasemin, Tuğba ve Özerk teyzelerim ve de Tuğba teyzemin kızı Nehir ablamdan oluşuyor. Ancak bu sefer ekipte annemin çooookk uzuuun zamandır görmediği Burcu teyze ve oğlu Alper de vardı.

Önce Nehir ablam ve annesi geldiler. İkimiz de çok aç olduğumuz için birlikte yemek yedik Nehir ablamla. Ardından tam oyuna başlamıştık ki Yasemin ve Özerk teyzelerim geldiler.

Yasemin teyzemin bebişi olacak. Karnı kocaman. Annem bana onun karnını gösterip gösterip "Bak Dila'cım, sen de benim karnımdaydın işte böyle!" dedi hep. Benim biraz kafam karıştı pek anlayamadım bu işi ama neyse ileride daha net anlayabileceğim sanırım. Ama galiba karnının içindeki güzel birşey çünkü herkes durup durup karnını seviyordu Yasemin teyzemin.

Bir yandan sohbet diğer yandan yeme içme derken Nehir ablamla ben yorgun düştük. Güzelce uyuduk. İkimiz de uyandık bir de ne görelim, yeni arkadaş Alper salonda bizi bekliyor. Alper tam 1 yaşında ve de aynı benim gibi tam bir obur. İlk başta benim uyku mahmurluğum ve onun merakı yüzünden biraz anlaşamadık. Saçlarımı çekti beni ağlattı :(
Ancak sonradan anlaştık. İkimizin de önemli bir ortak noktası vardı. Dişlerimiz kaşındığı için oyuncaklarımı birlikte kemirdik bir güzel. Birbirimizi sevdik, sarıldık, oyunlar oynadık sonrasında.

Diğer misafirlerimiz erken gittiler ama Alper ve Burcu teyzem akşam saatlerine kadar bizimle birliktelerdi. Aman, annemle Burcu teyzeyi bir görseydiniz. Ne dedikodu, ne dedikodu. Arasıra iş nedeniyle çeşitli konferanslarda falan karşılaşmışlar ama oturup sohbet etmeyeli 14 sene olmuş tabii ki, kolay mı? Bir türlü susmadılar :)

Yakında yine buluşacağız hepsi ile. Bu sefer dışarıda açıkhavada bir plan yapılıyor sanırım. Alper ve Nehir ablamla çimlerde yuvarlanmak güzel olacak.

Bu keyifli günü sizlerle de paylaşmak istedim :)

9 Mayıs 2010 Pazar

Ha Uşak Ha!

Bugün havanın güzelliğinden yararlanabilmem için annem beni Özgürlük Parkı'na götürdü. Parka gittiğimizde bir de ne görelim. Parkın içinden biryerlerden bangır bangır Karadeniz Türküleri geliyor. Türküleri söyleyenin adı Kazım Koyuncu imiş. Annem bana kim olduğunu anlattı. Sonra da dayanamayıp beni sesin geldiği yere yani parkın içindeki arenaya götürdü. İçeri bir girdik ki bir sürü insan ortada bir alanda el el tutuşmuşlar, bir sağa bir sola gidiyorlar. Müzik desen bangır bangır. Bunun adı horonmuş. Annem beni de aldı kucağına. Bir güzel oynadık biz de bir kenarda. Ben o kadar çok sevdim ki bu işi sürekli ellerimi çırptım, annemin kucağında zıp zıp zıpladım. Ben böyle eğlendikçe de gelen geçen sevdi beni. İşte o sırada ben hophop hoplarken bir abi ile bir de abla geldi. Abinin elinde kocaman bir kamera vardı. Ablada da mikrofon. Bizimle roportaj yaptılar. ATV'den geliyorlarmış. Abla anneme "anneler gününü özellikle mi burada geçirmek istediniz?" diye sordu. Annem de hiç bozmadan sanki önceden haberliymişiz de onun için gelmişiz gibi cevaplar verdi.

Sonra bir abi çıktı ortaya. Elinde üfleyerek çaldığı kocaman bir alet vardı. Onun da adı tulummuş. Abi çaldıkça kalabalık kendinden geçerek başıra çığıra oynuyordu. Öyle güzeldi ki. Bayıldım, bayıldım... Hep olsa böyle şenlikler. Hep oynasam, hep eğlensem...

Vak Vak Kardeş

Vak vak kardeşi bana babam getirdi. Yaklaşık 2 haftadır birlikteyiz. Kolunda bir düğmesi var. Oraya basınca gerçek bir ördekmişçesine dans ediyor, kollarını indirip kaldırıyor. Bir de kafasından tutup çekince de "vaaaakk-- vak vak vak" diye bağırıyor. Onun sayesinde sözlüğüme gak gak dışında yeni bir kelimde de eklenmiş oldu. Hem de ondan ne zaman bahsedilse kollarımı onun gibi kaldırıp-indirip ağzımla da onu taklit etmeye çalışıyorum. Bir de ona sarılmaktan büyük keyif alıyorum. Şimdilik özel bir adı yok. Bir ara annem "buna şarışın dilelim mi kızım?" dedi ama direkt ördek demek daha anlamlı galiba. Hediye için teşekkür ederim babacığım!